"Neler oluyor burada?"
İşte bu tam bir şişeye oturma hikâyesiydi. Hem de en afilisinden bir şarap şişesi.
Hyunjin, dili tutulmuş bir şekilde annesine bakmaya devam ediyordu. Tithis'in varlığını geçtik, şu anki sarmaş dolaş pozisyonları bile açıklanması güç olacak bir şeydi.
Tithis de ortamdaki tersliği fark ettiğinde sarışının üzerindeki tişörtü avucunun içine alıp sıkmaya başlamıştı. Tüm vücudu kasılmıştı, ne kendisi Hyunjin'in annesini doğru dürüst görmüş ne de annesine görünmüştü daha önce.
Saniyeler ortamın sessizliğiyle oynaşırken yan odadan bir kapı tıkırtısı duyulmuş ve biraz sonra kulağında telefonla Chan görünmüştü.
Kıvırcık saçlı oğlan gülümseyerek konuştuğu telefonun öbür ucunda kimin olduğunu bariz belli ederken gözü sonuna kadar açık olan kapıdan kardeşinin odasına ilişti. Tüm kaos kokusu iliklerine doluşmuştu, sonradan yiyeceği fırçaları düşünmeden ani bir dürtüyle Minho'nun yüzüne kapattı telefonu.
"Hyunjin." diye uyarıcı bir ses tonuyla sanki son kelimesiymişcesine konuşmuştu sarışının annesi. Ne diyebilirdi ki? Sokakta bulduğu minik bir balığın olağanüstü bir şekilde balık adama dönüştüğünü mü?
"Oğlum ben de diyorum ki nerede bu çocuk, alt tarafı iki dakika telefon konuştuk."
Chan kardeşinin aptal surat ifadesinden yola çıkarak bir şey yapamayacağını anlayıp el atmıştı olaya. Rolcü bir gülüş ile odaya girmiş ve kolunu annesinin omzuna sarmıştı. Annesi de şaşkındı diğer ikili de.
"Düzgün bir açıklama yapılacak mı acaba bana?"
"Ya anne," deyip kocaman sırıtmıştı Chan. Bir taraftan da kardeşine kaş göz yapıp ayaklanmalarını sağlamıştı. "Hyunjin'in misafiri." diye de ekleyip devam nitelikli palavraları toparlamaya çalışmıştı kafasında.
"Evet, misafirim."
"Yalnız gelmedin mi sen eve? Kimsecik yoktu yanında, bunak mı sanıyorsunuz beni?" sesindeki ince hiddet seziliyordu annenin. Aptal yerine koymak da olanaksızdı, farkındaydılar.
"Ben getirdim!" diye yüksek sesle konuşup annesinin irkilmesini sağladı Chan. "Benimle geldi, hatta mutfaktaydın sen. Seslendim de sana misafirimiz geldi diye, duymamışsın demek ki."
Kardeşler bu yalanın yutulmasını beklerken kafası karışmış bir şekilde bakıyordu anneleri.
"Sen geldiğinde telefon konuşuyordum. Bir şeyler dedin de duymadım ki hiç." demişti, sesi bu kumpasa inanmaya başlamış gibiydi.
"Ben de niçin cevap vermedi diyordum. Hyunjin gelene kadar ilgileneyim dedim de gelmiş çoktan. Telefondan dolayı hiç de haberim olmamış." kıvırcığın kahkahası odayı doldururken anneleri yatağın önünde dikilmiş ikiliye dönmüştü.
"Neden başından haber vermediniz? Ona göre hazırlık yapardım." yumuşamış ses diğer ikilinin içine su serpmeye başlamış fakat balık adamın gerginliğini azaltmaya yardımcı olmamıştı. Bir eli hâlâ Hyunjin'in tişörtünün ucunu tutuyordu rahatsızca.
Hyunjin'in annesi karşısındaki yabancı oğlanın huzursuzluğunu anladığında aklında takılı kalan onlarca soruyu daha sonra sormak adına bir kenara itmişti. Her ne kadar oğullarının yaptığı emrivaki sinir bozucu olsa da bunu misafirlerine yansıtmama kararını almıştı.
"Pekala," diyerek büyük oğlunun kolunun altından çıkmış ve birkaç adım ilerlemişti balık adama doğru. Gülümsüyordu ve eli tanışmak için havalanmıştı. "Adı ne bakalım sürpriz misafirimizin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
adore you | hyunin
Fanfiction[tamamlandı] Hyunjin okul dönüşü yolda bulduğu minik balığı evine getirmişti fakat bulduğu şeyin sıradan bir balık olmadığından haberi yoktu. -banginho, seungbin. -düzyazı.