"Hyunjin."
Sarışın saniyeler süren tutukluğundan kurtulduğunda ağzından çıkan tek kelime "Ne?" olmuştu. Başka türlü nasıl bir tepki vereceğini bilememişti çünkü.
Kapı kolunu sıkan elini çekti ve hayretle karşısındaki çocuğa doğru yürüdü.
"Az önce," deyip biraz daha yaklaştı. "Konuştun mu sen?" şimdi suratındaki ifade tebessüme dönüşmüştü. Tabağı masaya bıraktı ve daha da yaklaşarak sol elini mavi saçların üzerinde gezdirdi.
"Konuştun Tithis!" dedi heyecanla. Öylesine gururlu hissediyordu ki tek kelime de olsa defalarca tekrarlamasını istiyordu. "Bir daha söyleyebilir misin? Hyunjin diyebilir misin?"
Sorusuna yanıt olarak oğlanın seri göz kırpışlarını alırken güldü. "Tamam, zorlamayacağım. Yapacaksın sonunda." dedi ve tamamen dürtüsel olarak dudaklarını mavi saçlının alnına bastırıp çekildi.
Masaya bıraktığı tabağı yeniden aldı ve istediğini elde etmiş bir çocuk edasıyla çıktı odadan.
Ve Tithis ilk defa gülümsedi. Etrafında Hyunjin olmadan.
🔹🔹
"Neden gülüyorsun?"
Hyunjin yemeği mikrodalgaya atmış beklerken mutfağa annesinin girmesiyle gerili dudaklarını birbirine bastırdı yüzündeki aptallığı daha fazla fark ettirmemek adına.
"Bir şey aklıma geldi, o yüzden." diye geçiştirdiğinde annesi kafa sallayarak çekmecelerin birkaçını karıştırmaya devam etti. Hyunjin'den sonra geldiğinden yemeği henüz aldığını zannediyordu. Saatlerdir oğlunun odasında bekletilen tabaktan habersizdi nasıl olsa.
Sonunda zaman dolup da mikrodalga sinir bozucu sesini duyurduğunda Hyunjin vakit kaybetmeden tabağı alıp odasına döndü. Tithis yatakta oturuyordu hâlâ.
Sarışın az önce yaşadığı olayın etkisini henüz üzerinden adamakıllı atamamış olsa da kendini içten içe sakinleştirdi ve günlerdir yaptıkları rutin şeyleri tekrar etmeye çalıştı.
Yatağa oturdu ve tabağı tepsiye koydu. Yemeğin biraz soğumasını beklerken çubukları aldı ve içinde gördüğü fasulyeleri ayıklamaya başladı.
"Fasulyeden nefret ediyorum, sen de edebilirsin. Bunu yemesen bir şey kaybetmezsin emin ol. Ew," yüzünü anlık olarak ekşitip dikkatli bir biçimde tümünü tepsinin bir kenarına topladı. İşi bittiğinde yaptığı şeyi en az kendisi kadar dikkatlice izleyen oğlana çevirdi bakışlarını.
"Sesini çok beğendim, niçin tekrar duymama izin vermiyorsun?" kafasını yana eğip hafiften dudaklarını büzmüş ve yemeğin birazını mavi saçlının ağzına uzatmıştı.
İştahlı biçimde çubuktan kaptığı lokmayı çiğnerken gözlerini ayırmadığı sarışına istediğini kolayca vermeyeceğini hissettirmişti çoktan. Bununla birlikte minicik de olsa hayal kırıklığına uğrayan Hyunjin açgözlü davranmamak adına rahat bırakmış ve her zaman yaptığı gibi gününü anlatmaya başlamıştı bir yandan.
"...Önemli bir şey olduğunu sanıp panik olmuştum bir an ama Changbin şaşırtmadı tabii ki. Dudaklara garip bir zaafı var. Yani Seungmin için aynı şekilde konuşamam fakat bizimki şakalaşma oluyor, gerçekten öpme gibi bir niyeti yok elbette; izin vermem zaten o çatlak da bunu biliyor. En yakın arkadaşım sonuçta... Ne saçmalıyorum ben?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
adore you | hyunin
Fanfiction[tamamlandı] Hyunjin okul dönüşü yolda bulduğu minik balığı evine getirmişti fakat bulduğu şeyin sıradan bir balık olmadığından haberi yoktu. -banginho, seungbin. -düzyazı.