Hyunjin, rahatsız sırasında oturup sağ elini yanağına yaslamış; asla odağını veremediği dersi dinlemeye çalışıyordu.
Dün gece kafasını kurcalayan onlarca düşünce varken bir de üstüne Tithis yüzüne bile bakmamaya başlamıştı. Sabah yalnızca dürtülerek uyandırılmıştı ve evden çıkana kadar da uyuma taklidi yapmıştı balık adam.
Tahtanın önünde, kendisi de baygınlık geçirecekmiş gibi konuşan öğretmene daha da katlanamayıp oflayarak kafasını masaya koymuştu. Tam o anda da öğle arası zili çalmıştı.
Arkadaşındaki bu dalgınlığı fark eden Changbin ise yanında soluklanmıştı çabucak. Eliyle birkaç defa masaya tıklatıp onu ürküttükten sonra konuşmuştu.
"Neyin var senin? Kendinde değilsin sabahtan beri."
"İyiyim." demişti Hyunjin yüzünden düşen bin parça ile doğrulurken.
"İğrenç bir yalancısın ya puşt."
"Gerginliğe bak ya, yürü git başımdan."
"Acıktım, bir şeyler yiyelim."
"Sen ye, iştahım yok."
"Ben de aç değilim."
"İğrenç bir yalancısın."
İkisi de kıkırdamaya başlamışken Changbin kendi sırasındaki sandalyeyi çekmişti arkadaşının yanına.
"Kim üzdü benim dudağımı?"
"Sapıksın."
"Şaka ya, bir şeyin var anlat haydi."
Sarışın derince bir iç çekmişti. Elbette tamamen başa saramazdı olayları, fakat akılsız da olsa arkadaşının fikrini de almak mantıklı gelmişti o an. İhtiyacı vardı buna.
"Var bir şey," diye başladı söze, devamını da düşünmemişti aslında. Yalnızca aklında dört dönen düşünceleri netleştirmek istiyordu. Arkadaşına doğru döndü bedeni, Changbin dinliyordu. "Diyelim ki birinden hoşlandın,"
"Birilerinden."
"Ne?" diye sormuştu Hyunjin anlamadığını belirten bir tonla.
"Ben birinden hoşlanmam, birilerinden hoşlanırım."
Bununla birlikte sırıtıp göz devirmişti Hyunjin. "Senin gönül haremini tartışacak değilim."
"Ne var oğlum? Tek kişi mahvediyor insanı, ben tüm gün Seungmin'i düşünsem kahrolurum, kafayı yerim." sınıfın boşalmış olmasından ötürü yükseltmişti sesini Changbin.
Söylediği şeyle kendi hâlini kıyasladı Hyunjin. Tithis, tüm gün aklında kol geziyordu ama aklını kaçırmamıştı henüz.
Yoksa çoktan kaçırmış mıydı?
"Her neyse, konuşmama izin versene ya!"
"Hazır değilim anlamıyor musun?" Changbin elini yumruk yapıp acı bir surat ifadesiyle ağzına yapıştırmış ve birkaç saniyenin ardından devam etmişti. "Beni aldattığın kişiyi anlatacaksın bana. Kolay mı oğlum?"
Hyunjin, bu dramayı çatık kaşlarla izledikten sonra omzuna geçirmişti sertçe.
"Davar ya!"
"Anlatmıyorum, git."
"Ya, bal dudaklım şaka bunlar! Biraz keyfin yerine gelsin sonra anlat diye."
"Keyiften çatladım."
Changbin, arkadaşının yaptığı ironiye sevimli bir şekilde gülmeye çalıştıktan sonra eski dikkatini topladı. "Dökül şimdi, ne soruyordun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
adore you | hyunin
Fanfiction[tamamlandı] Hyunjin okul dönüşü yolda bulduğu minik balığı evine getirmişti fakat bulduğu şeyin sıradan bir balık olmadığından haberi yoktu. -banginho, seungbin. -düzyazı.