Havadaki kasım güneşi gövde gösterisindeydi şimdi. Isıtmıyordu, zaten sarışının bedeni öylesine buz kesilmişti ki onlarca güneş yetmeyecekti çözmeye.
Zoraki adımlarla geldiği gibi dönmüştü sokağına. O sıralarda da varlığından bihaberleştiği telefonu titremişti cebinde. Çıkardı oradan ve aramayı kabul edip kulağına dayadı telefonu.
"Hyunjin, nerede kaldın?"
Arayan annesiydi, notunu görmüş olmalıydı.
"Gelmek üzereyim anne." diye cevap verip onay alınca kapatmıştı. Saat dokuz olmak üzereydi, bu kadar zamanın geçtiğini fark etmemişti hiç. Adımları daha da hızlandı ve bu sefer merdivenleri es geçip bindi asansöre. Bu ağırlıkla bir de sekiz kat çıkamayacaktı.
Eve vardığında anahtara gerek kalmadan annesi açmıştı kapıyı. Oğlunun kızarmış suratını görünce ellerini yanaklarına atmıştı.
"Donmuşsun Hyunjin. Bu havada çıkılır mı dışarı?"
Annesinin söylenmeleriyle içeri girmiş ve anında ısınmıştı bedeni. Parmak uçları sızlamaya başlamıştı, burnunun ucu kıpkırmızıydı.
"Jeongin uyuyor mu hâlâ?"
"Sanırım." demişti annesi, odasına girmemişti. "Kahvaltı yapalım beraber, uyandır istersen."
Hyunjin kafa sallayıp montunu portmantoya asmış ve sessizce girmişti odasına.
Balık adam aynı pozisyonda uyumaya devam ediyordu. Hyunjin ise iyiden iyiye çözülmüşken adımladı yanına doğru. Tek dizini yatağın üzerine yaslayarak eğildi ve omzuna dokundu hafifçe.
"Tithis." diye yumuşak bir tonla seslendi. Oğlan derince bir uykuda olmalıydı ki tepki vermemişti. Bunun üzerine bir kez daha ve bir kez daha ismiyle seslenildi balık adama. Sarışın artık ilk seferki kadar sakin değildi. Omzuna koyduğu eliyle iyice dürttü oğlanı. "Tithis!"
"Hyunjin," içindeki ürperti kendisini ele geçirecekken işittiği tanıdık mırıltı ile derince bir nefes vermişti. "Uyumak istiyorum."
Gözlerini bir anlığına yummuşken kafasını oğlanın omzuna doğru indirdi. "Tanrım." yalnızca birkaç saniyeliğine aklından envai tür senaryo geçmişti, o ihtiyarın saçmalıkları da cabasıydı.
Sonunda uyumakta ısrarcı davranan beden kıpırdanmış ve sarışının doğrulmasına neden olmuştu. Gözleri hafiften açılıyor, mavi irisleri ilişiyordu Hyunjin'in görüşüne.
"Kahvaltı yapacağız beraber, istemiyorsan uyuyabilirsin."
"İyi misin?"
Hyunjin, sorusundan bağımsız aldığı karşılıkla gülümsemişti.
"Elbette." demiş ve oğlanın ağırca kalkışını seyretmişti. Uzanıp ona fırsat tanımadan dağınık tutamları düzeltmiş ve sevimli esneyişiyle kıkırdamıştı. İşte şimdi keyfi, kıyıdan köşeden yaklaşıyordu bedenine.
Tithis'in banyo işlerini halletmesini bekledikten sonra ikili, kahvaltı için mutfağa gitmişlerdi.
"Günaydın Jeongin." demişti annesi ilk girdikleri anda.
Balık adam da gülümseyip "Günaydın." diye yanıtlamıştı.
"Babam yok mu?"
"Çıktı."
Hyunjin kafa sallamış ve oturmuştu sofraya. Biraz sonra abisi de geldiğinde rahatça bir hafta sonu kahvaltısına başlamışlardı.
"Size bir şey diyecektim." deyip masadaki gözlerin kendisine çevrilmesini sağlamıştı. "Yarın babanızla Seul'e gideceğiz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
adore you | hyunin
Fanfiction[tamamlandı] Hyunjin okul dönüşü yolda bulduğu minik balığı evine getirmişti fakat bulduğu şeyin sıradan bir balık olmadığından haberi yoktu. -banginho, seungbin. -düzyazı.