1.0

2.7K 386 293
                                    

Kalan kısmı sessiz sedasız geçen banyodan sonra Tithis, Hyunjin'in ona verdiği kıyafetleri giymeye çalışıyor, ara sıra da sarışından yardım alıyordu.

Onu böyle çabalarken görmek, Hyunjin'in içini müthiş bir memnuniyetle dolduruyordu. Minik adımlar da olsa sonuç olarak yola çıktıkları yerden uzaklaşmışlardı, bu yetiyordu daha fazlasını istemesine.

Tithis son olarak lacivert uzun kolluyu giyerken, sarışın özellikle seçmişti bu rengi, kapının tıklatılmasıyla irkilmişti ikisi de.

"Bıcı bıcınız bittiyse odama gideceğim."

Sesin abisine ait olduğunu fark edince rahatlamış ve cevap vermişti: "Çıkıyoruz, kapımın sesini duyunca sen de girebilirsin odana."

"Emredersiniz amına koyayım." Chan birkaç şey daha mırıldana mırıldana salona geri dönmüştü. Bu sırada da Hyunjin, kirlileri sepete tıkıştırıp banyo dolabından kurutma makinesini almış ve kapının kilidini açarak tedbir amaçlı etrafı kolaçan ettikten sonra balık adamın da elinden tutup odasına fırlamıştı. Kapısını da abisi duyabilsin diye hafif bir gürültüyle kapatmıştı.

Bununla birlikte anında dışarı taraflardan minik tıkırtılar duyduğunda sırıtıp kafasını sağa sola sallamış ve ıslak saçlı oğlana dönmüştü.

İki omuzunu da tutup yatağa oturttuktan sonra ellerini havlu gibi kullanarak tutamları savurmuş, ağır ıslaklık geçince de getirdiği kurutma makinesini yatağının yanındaki prize takıp orta derecede açmıştı.

Saçlarına fazla yakınlaştırmamaya çalışarak makineyi her kısıma uğrayacak şekilde hareket ettirmişti birkaç dakika, aynı zamanda elleriyle de hızlı kuruması için karıştırıyordu oğlanın saçlarını. Sonunda kuruduğuna kanaat getirdiğinde ise makineyi kapatıp fişini çekmişti.

Kablosunu rastgele etrafına doladıktan sonra masasının üzerine bırakmış ve önünde kabarık saçlarıyla oturan oğlana dönmüştü.

"Haline bak," deyip kıkırdamış ve kabarıklığı söndürmek adına avuç içleriyle bastırmıştı mavi saçları. "Çok tatlısın Tithis."

Balık adamımızın gözlerindeki parıltı büyürken Hyunjin, kendini gördüğü irislere yaklaştığını fark edememişti. Yine o garip büyülü anlardan biriydi, son zamanları hep böyleydi gerçi. Kendisi gibi değildi ve onu tedirgin eden de buydu zaten.

Santimlik mesafe suratlarının arasındaydı. Ortama karışan kimin soluğuydu belli değildi. Kontrol sarışının bedenini çoktan terk etmişken sonradan ciddi manâda canını sıkacak bir şeyi yapmaktan Tithis kurtarmıştı onu.

Hyunjin, dudaklarına bastırılan alınla kendine gelmiş ve bedenini tarifsiz bir his sarmıştı. Zihni yeniden berraklaştığında dudaklarını hızla çekmiş ve uzaklaşmıştı.

"Ne yapıyorum ben?"

Kilometrelerce koşmuş gibi hızlanan soluk alışverişlerini sakinleştirmeye çalışıp karşısında onun kadar şaşkın görünen oğlana bakmıştı. Sebepleri aynı değildi elbette. Tithis, istediğini alamamanın hayal kırıklığını da barındırıyordu yüzünde ayrıca.

"Delireceğim, ne geçiyordu aklımdan?" diye söyleniyordu kendisine. "Hasta olmalıyım, aklımı kaçırmış olmalıyım. Tanrı aşkına onun bir balık olduğunun farkında değil misin Hyunjin?"

Tüm gün boyunca Tithis'e yükselişi normal boyutunu aşmıştı çoktan ve bu, Hyunjin'in kendini berbat hissetmesine yetiyordu. Şakaya vurmuş da olsa Minho'nun söylediği şey aklında dönüyordu. Hissettiklerinin hastalıklı bir boyuta gelmesiydi asıl korkusu.

Aralarında düşündüğü şekilde bir ilişki olmamalıydı. Çünkü biliyordu ki eğer böyle bir şey olursa bunu başlatan kendisi olacaktı. Ne var ki oğlanın ona ayak uydurmaktan başka yaptığı bir şey yoktu zaten. Farkında olarak yapmayacaktı hiçbir şeyi. Hyunjin'in tek yaptığı onu kullanmak olurdu, bir çocuğu alıkoymak gibiydi bu ve berbat geliyordu düşüncesi bile.

Toparladığı düşünceleri sindirmek için bir dakika verdi kendine. Gözlerini kapadı, kafasından kovmak istediği şeyleri ayıklayıp kenara attı. Derin nefesler aldı.

"Hyunjin."

Sakin dakikaları artık ufaktan aşina olduğu ses ile bölünürken sırıtarak gözlerini açtı.

"Şurada meditasyon yapmaya çalışıyoruz, ağlatmak mı istiyorsun cidden?" sarışının gülerek kurduğu cümleyi algılayabildiğinden uzun bulduğu için anlamaz bakışlar yuva buldu Tithis'in gözlerinde.

Bunu anladığından yaklaşıp yanına oturdu Hyunjin. "Ee, başka bir şey yok mu? Hyunjin mi sadece?" diyerek ağzından birkaç parça sözcük daha koparmanın peşine düşmüştü.

Oğlan aldırmadan kalkmış ve sarışını aniden ittirmişti. Hatta öyle kuvvetliydi ki bu, Hyunjin kayarak yataktan düşüvermişti.

"Hey!"

Hyunjin sessizce sızlanırken Tithis, yorganı kaldırıp altına girmiş ve sırtı duvara değinceye kadar kaymıştı yatakta. Üstüne düşen yorganı yarıya kadar açmış ve yerde onu hayretle izleyen sarışına bakmıştı.

"Hyunjin." demişti tekrardan, yorgan elinde örtülmeyi beklerken. Hyunjin'in yanına gelmesini bekliyordu.

Sarışının garipser bakışları alışık olmadığı hareketleri izlerken öylesine dalmıştı ki kendisine seslenildiğinde girdiği transtan çıkabilmişti ancak.

Art arda konuştuğunu duymak müthiş heyecanlandırmıştı onu. Çabucak kalktı bu yüzden düştüğü yerden ve doğruca yatağa, oğlanın yanına uzandı.

Tithis tutmaktan kolunun yorulduğu yorganı indirip Hyunjin'in üzerini kapatmasını da sağlamış ve sokulmaya çalışmıştı hafiften.

Hyunjin ise müdahale etmeden istediğini yapmasına izin vermişti. Kendi şampuanının tanıdık aromasını bastıran yoğunca bir koku ilişiyordu yüzüne doğru, son zamanlarda odasına da sinmeye başlamıştı biraz biraz. Kaygı yatıştıran, huzurlu birkaç yudumdu sanki. Şikayetçi değildi o yüzden asla.

Bedenleri iyice temas ederken farklı düşüncelerle uykuya dalmışlardı biraz sonra. Üstelik tüm battaniyeler yıkanıp katlanmış bir şekilde çalışma masasının üzerinde duruyordu uzun zamandır.










aslında time skip yapacağımızı haber vermwk için yazdım bölümü öyle havada kalmasın dedim işte yani demem o ki zamanda yolculuk yapcaz ama birkaç ay jeongin öğrensin bi şeyler mk hep hyunjin mi dicek

bir de playlist yaptım fic için profilime linkini koyacağım bir süre, isterseniz bakarsınız işte öptüm bau bau🦇

adore you | hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin