2.1

2.4K 331 237
                                    

İki gün geçmişti. O ihtiyarla en son iki gün önce konuşmuştu. O zamandan beri de görememişti onu hiçbir yerde. Her okul çıkışı parka göz atıyordu, yürürken her bir adımında etrafını inceliyordu fakat yoktu. Arayabileceği belli bir yer yoktu; iletişim kurabilecek bir numara veya adresi, hiçbir şey yoktu elinde.

Şimdi ise bir cumartesi sabahının uykusuzluğuna hapsolmuştu. Hava yeni yeni aydınlanmaya başlıyordu, saat beşti. Sarışın, kısıtlı yeri dolayısıyla yanındakini en az rahatsız edebilecek şekilde kıvranıp duruyordu fakat içindeki rahatsızlık peşini bırakmıyordu bir türlü. Bu sebeple fazla hareket etmemeye çalışarak kalktı yataktan. Mavi saçlı oğlan derince bir uykuda gibiydi, şu sıralar iyi alışmıştı. İlk zamanlarında birkaç saati ancak buluyordu uyku süresi.

Parmak ucu adımlarıyla odadan çıkıp banyoya vardı bu sefer de. Suyun tamamını açmadan elini ve yüzünü yıkadı. Bir şekilde içi içine sığmıyordu. Sevecen bir heyecanın sonucu da değildi bu, tamamen tedirginlik doluydu. Huzursuz bir şeydi.

Havluya gerek duymadan uzun kollu tişörtüyle kurulamıştı suratını. Sonra yeniden odasındaydı. Bileğindeki ince siyah tokayı çıkarıp özensizce bağlamıştı sarı saçlarını. Masasının üzerindeki kalem kutusundan bir tükenmez kalem almış ve defterinin bir parçasını yavaşça yırtmıştı. Düşüncesi Tithis'e not bırakıp biraz yürüyüşe çıkmaktı fakat okuyamayacağını hatırlamış ve göz önüne bırakacak bir şeyler karalamıştı.

"Yürüyüşteyim. Jeongin'i ben gelene kadar uyandırmayın."

Fazla kalmayı düşünmüyordu, belki o döndüğünde de kimse uyanmamış olurdu ve nota gerek kalmazdı fakat işini sağlama almaktı amacı. Bitirdiğinde kalemi yerine bırakmış ve göz ucuyla hâlâ uykuda olan oğlana bakmıştı. Mavi saçları dağılmıştı ve her zaman yaptığı gibi sarışına bolca yer bırakmak için kendini iyice duvar tarafına çekmişti. Hyunjin, yanına ulaşıp omuzlarından sıyrılan yorganı tekrar çekmişti üstüne doğru. Uyanmasın diye öylece gitmek istiyordu ancak dayanamayıp yanağına yumuşak bir öpücük kondurmuştu. Ardından sandalyenin üzerindeki montunu üzerine geçirip telefonunu ve kağıdı almış, ardından çıkmıştı odadan.

Notunu mutfakta kolayca görülecek bir yere iliştirdikten sonra cebine kapıdaki anahtarı atmış ve gitmişti. Asansörü de kullanmamıştı bu sefer, tüm merdivenleri inmişti yavaşça. Apartman derin bir sessizlikteydi.

Dışarı çıkar çıkmaz iliklerine kadar donduğunu hissetmişti, en soğuk saatlerde çıkmak her ne kadar aptalca olsa da buna ihtiyacı olduğunu düşünüyordu. Duraksamadan adımladı bu yüzden, taze havayı soludukça o kadar da dondurucu gelmemeye başlamıştı zaten. Yalnızca topuğa gelecek kadar yağmış karlara ayak izlerini bıraka bıraka yürüyordu ve nereye gittiğinin de farkındaydı.

Neredeyse boş olan sokakların her birini ağırca dolaşıyordu. Beklediği gibi iyi gelmişti, o tuhaf hissi biraz olsun aşabilmiş gibiydi. Hedeflediği parka geldiğinde ise duraksadı, in cin top oynuyordu adeta. Hafta sonu olduğundan bu saatlerde kimsenin olmaması normaldi.

Parka girip öylece etrafında bir tur attıktan sonra üzerinde hafifçe kar birikmiş olan banklardan birini eliyle kısmen temizledikten sonra oturmuştu. Arkasının ıslanmasını o kadar da umursamıyordu açıkçası.

Güneş, kapalı bulutlar arasından kendini iyiden iyiye göstermeye başlamışken derince ve buharlı bir nefes verdi. Tek istediği daha az düşünceydi fakat bir şeyler öğrenmeyi istiyorsa bu isteği mümkün olamayacaktı. Ne yapacağını bilmiyordu, ihtiyacı olduğunu hissettiği adam ise gözükmüyordu ortalıkta. Belki de sadece delinin tekiydi, onları takip eden bir kaçık.

Hafifçe esen soğuk rüzgâr gözlerini sulandırdığında bir anlığına kapattı, kirpikleri bununla beraber nemlenirken ise yan tarafında bir kıpırtı hissetti. Ardından yorgunca bir ses kızarmış kulaklarını doldurdu.

adore you | hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin