"İyi günler çocuklar."
Teneffüs zili çaldığında Hyunjin sonunu zar zor getirdiği dersin bitmesiyle kafasını sırasına gömmüş ve derince bir 'oh' çekmişti.
Bugün geçmek bilmiyordu sanki ya da bir şeyler değişmişti.
Kesinlikle değişmişti. Bunu, daha birkaç gün önce üstüne atlayacağı playstationa gitme teklifini en ufak bir gocunma yaşamadan reddetmesiyle anlamıştı aslında. Çünkü bulunduğu şu durumda asla başka bir şeyden keyif alabileceğini sanmıyordu.
Balık adam onun aklını böylesine meşgul ederken başka neye odaklanabilirdi ki?
O açıldıkça Hyunjin kapanıyordu sanki. Mavi saçlı oğlanın her yeni bir şeyi öğrenişinde Hyunjin'in çekincesi artıyordu. Nedenini anlayamıyordu.
Pazar günü de iyi alıştırmalar yaparak ilerlemişlerdi bayağı. Kısmen kendisi yiyebiliyordu yemeğini. Saatleri aşkın bir çaba gerektirse de Hyunjin'in inadı ve vazgeçmeyişi sayesinde birçok gelişme gösteriyordu Tithis.
Tüm gün boyunca bunları yaparlarken de Hyunjin durmadan konuşuyordu. Sırf dün, kendini yirmi bir defa tanıtmıştı. Aynı şekilde onun adını da tekrar ediyordu.
İsmim Hyunjin, senin ismin Tithis.
İsmim Hyunjin, senin ismin Tithis.
İsmim Hyunjin, senin ismin Tithis.
Ve on sekiz kez daha.
Yapacakları her şeyden önce mutlaka bu cümleyi tekrar ediyor, aklında iyice yer edinmesi için didiniyordu. Ayrıca sesini duymayı delicesine istiyordu. Onunla konuşmayı istiyordu, fakat ağırdan alması gerektiğinin de farkındaydı. Alacaktı da. Bunun için yeterli sabrının olduğunu düşünüyordu.
Bu düşünce silsilesinin ardından bir iç çekti. Acaba ne yapıyordu şu an? Hâlâ yatakta oturuyor muydu? Onun için bıraktığı yemeği yemiş miydi? Çok sıkılıyor muydu canı? Annesi veya abisi odasına girmeye çalışmış mıydı? Kapıyı zorlarlarsa korkardı ama.
"Hyunjin! İnanamıyorum!"
Hyunjin kulaklarına dolan gür ses ile irkilerek doğruldu.
"Ne oldu Changbin?" demişti iz miktarda endişe içeren sesi ile.
Changbin ise sanki dünyanın en dehşet verici olayını seyrediyormuş gibi ağzı açık bir şekilde sarışına doğru yaklaştı.
"Bugün dudakların çok güzel, öpüşelim mi?"
Hyunjin önemli herhangi bir şey duymayı beklerken aldığı cevap ile göz devirip dudaklarını büzmüş bir şekilde kendisine yaklaşan arkadaşını ittirmişti. Her zamanki haliydi.
"Siktir git ya!"
"Alt dudak ver bari, insan en yakın arkadaşını kırar mı? İnanılmaz kötüsün."
"Dramayı kes, hem bak..." deyip kaş işareti ile kapıdan çıkmak üzere olan çocuğu işaret etmişti. "Seungmin'e sarsana, vazgeç benden."
Bununla birlikte gözleri ışıldayan genç sınıfı inletecek şekilde bağırmıştı. "Hey Seungmin! Bugün dudakların çok güzel, öpüşe- Hey, bekle!"
Changbin'in sesini duyduğu anda koşmaya başlayan Seungmin'in ardından çatlak arkadaş da tam gaz gidivermişti.
Olayı piyesmiş gibi izleyen sınıfın gülüşmelerine katılan Hyunjin bir süre sonra yeniden kafasını sırasına koydu. Yarım kalan düşünceleri vardı.
🔹🔹
Çıkış zili çaldığında Hyunjin, çoktan toparlamış olduğu çantasını tek koluna geçirip koşar adımlarla çıkmıştı sınıftan. Okulun beklendik kalabalığı yürümesine bile engel oluşturmuşken eliyle öğrencileri ittirerek kendisine yer açıyordu.
Sonunda okul kapısından çıktığında adeta koşarak apartmana varmıştı. Merdivenlere yönelmeden önce tüm hafta sonu arızalı olan asansörü kontrol etmiş ve tamir edildiğini görünce üçüncü katta kalmış olan asansörü zemin kata çağırmıştı yandaki tuşa basarak.
Asansör geldiğinde Hyunjin hızlıca binmiş ve sekizinci katı tuşlamıştı. Ne zamandır nefeslerini düzenlemeyi unuttuğu aklına gelince koşmaktan dolayı tüm dengesi bozulan soluk alışverişlerini dinginleştirdi. Göz ucuyla yandaki aynaya bakınca eli istemsizce saçına gitti, dağılan tutamları düzenledi, yüzünü inceledi, kıyafetinde herhangi bir kusur olup olmadığına baktı.
Ne yapıyordu şu an?
"Delirdim mi ben?" demişti kendi kendine. Tam o anda da durmuştu asansör.
Normal kalmaya çalışarak çıkıp evlerinin kapısına gelmişti. Zile bir defa bastıktan birkaç saniye sonra annesi kapıyı açmıştı.
"Hoş geldin." demişti annesi gülümseyerek. Hyunjin de annesine alelacele cevap vermiş ve odasına yönelmişti.
Çantasının ön bölümündeki anahtarı çıkarıp kilide takmış ve ince bir tıkırtıyla kapısını açmıştı. İçini bir garip hissettirecek şekilde heyecanlıydı.
Odasına tam olarak girip kapısını da ardından kapattığında direkt olarak karşısındaki oğlana bakmıştı.
Pencereden dışarıyı seyrediyordu ki kapının sesini duyunca kafasını çevirdi.
"Tithis, Hyunjin geldi." dedi ve elini kaldırdı sarışın.
Bununla birlikte ifadesiz suratını en afilisinden neşeli bir gülümseme bozdu. Hyunjin'i taklit ederek elini kaldırdı ve hafifçe salladı. Karşılaştığı selamlama ile tüm bedeninin bozguna uğradığını hissetti sarışın. Bu ilkti çünkü.
Tüm gün beklemesine değmiş gibi hissediyordu. Gevşekçe gülümsedi, istemsizdi zaten; istemese de gülümseyecekti her halükârda.
Hyunjin gittikçe aptallaştığını hissettiğinde gergince boğazını temizleyip gözlerini kaçırdı hâlâ gülümseyen oğlandan.
Onun harici her tarafa bakarken masanın üzerindeki tepsiyi fark etti.
"Yemeğini yemedin mi?" diye sordu kaşlarını çatarak. "Açlıktan öleceksin Tithis, niçin yemedin?" endişeyle sorup hızla yanına ulaşmış ve kolundan tutup oturtmuştu.
"Tüm gün beni mi bekledin Tanrı aşkına?" diye de sormuştu tepsiyi yatağa koyarken, sanki okul boyunca yalnızca eve dönmeyi bekleyen kendisi değilmiş gibi.
Oğlanın dudakları düz bir çizgi halini aldığında Hyunjin elini saçlarına uzatmış ve mavi tutamları savurmuştu sağa sola doğru.
"Kızmıyorum, tedirgin oldum sadece. Anlıyorsun değil mi?" demişti yumuşak bir ses tonu ile. Diğer zamanların aksine şimdi anladığını biliyordu Tithis'in, o kadar yol çoktan arkalarında kalmıştı ki Tithis yeniden tebessüm ederek bunu kanıtlamıştı.
"Yemeğin soğumuş, böyle yiyemezsin. Mikrodalgaya atacağım." deyip tabağı almış ve kapıya yönelmişti, annesine yakalanması bu sefer en tehlikelisiydi.
"Hyunjin."
Kapının soğuk metalini indireceği sırada kulaklarını dolduran yabancı ses ile bedeni kaskatı kesilmiş, gözleri iyice irileşmişti. Elindeki tabağı sıkıca tutmuştu düşürmemek adına. Suratındaki tüm şaşkınlık ve dehşet ifadesi ile kafasını çevirdi oğlana doğru.
Az önce kendisine seslenmişti.
kapıcı veysel dedi kapıcı veusel
arkadaşlar ben ficin finalini de yaptım kafamda ama yazması o kadar kolay olmuyo ya neyss bau bau kalp🖤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
adore you | hyunin
Fanfiction[tamamlandı] Hyunjin okul dönüşü yolda bulduğu minik balığı evine getirmişti fakat bulduğu şeyin sıradan bir balık olmadığından haberi yoktu. -banginho, seungbin. -düzyazı.