Delici bir sırt ağrısıyla güne başlamıştı Hyunjin. Kendini sandalyede doğrultmakta bile zorlanırken bir de boynunun tutulduğunu fark etmişti, fakat hiçbiri o kadar da sinirini bozmamıştı. Bir tür bağışıklık gibiydi.
Güç bela gerinip vücudunu açmaya çalıştıktan sonra gözlerinin önündeki kaseye ilişmişti bakışları. Minik Tithis suyun içinde süzülüyordu. Dün suya attığı yemler iyice dibe çökmüş, öylece kalmıştı.
"Günaydın." demişti gülümsemeye çalışarak. İlk zamanlarında da böyle davranıyor olmasına rağmen bu sefer zavallı ve çaresiz hissediyordu. Belki de gerçekten öyle olduğundandı bu.
Aklının daha da kararmasına izin vermeden kalktı sandalyeden. Sırtının ve boynunun ince sızısına aldırış etmeyip adımladı banyoya doğru. Yüzünü yıkamak için gitmiş olsa da son anda vazgeçip sıcak bir duş aldı, bedeni biraz olsun gevşemişti.
Çıkınca koridorda abisiyle karşılaştı. Chan montunu giyinirken bornozlu kardeşine bakıyordu.
"Erkencisin yine." dediğinde karşılık olarak yalnızca bir kafa sallama alabildi, ardından ise devam etti. "Minho ile okula gideceğiz, tek ders olduğundan döneriz hemen."
"Gerek yok erken dönmenize. Dışarı çıkacağım."
"Neden?"
"Öylesine işte," demişti kapısını açarken. "Tithis ile."
Abisinin vereceği herhangi bir yanıtı beklemeden odasına girmişti. Muhtemelen abisi onun aklını kaçırdığını falan düşünüyordu. Hyunjin de şu sıralar bunu hissetmiyor değildi işin aslı.
Düşünmeyi şimdilik bırakıp giyinmeye başladı. Abisi ve Minho'nun veda bağırışlarının ardından çıktıklarını duyduğunda işini halledip masanın üzerindeki kaseyi aldı ve mutfağa girdi.
Hava soğuktu ve paranoyakça gelse de üşüyeceğini düşünüyordu minik balığın, bu yüzden dolapları karıştırıp genişçe bir kavanoz buldu. Ardından Tithis'i içine bıraktı, kapağını sıkıca kapattıktan sonra da yan bir biçimde yatırdı. Şimdi minik balığa daha geniş bir alan tanımıştı.
"Çıkalım." deyip kavanozu almış ve yeniden koridora çıkmıştı. Tithis'i ayakkabılığın üzerine bırakıp montunu giyinmişti çabucak, kafasında ise saçlarını kurutmaya hevesi olmadığından geçirdiği bere vardı. Son kez yanına alması gereken eşyaları da kontrol edip çıkmıştı evden.
Yüksek katlı apartmanı terk edip de mevsim soğuğunu hissettiği zaman aklına hücum eden sevimli fakat can acıtan anıları savurmak adına kafasını salladı sağa sola doğru. Parka doğru yürümeye başladığında ise bu daha da güçleşmişti, her kısımda bir hatıra biriktirmiş olmaları zorluyordu onu.
Sokakları sollayış sona erdiğinde renkli ve ıssız parkın önüne ulaşmıştı. Elinde soğuyan kavanoza arada göz atıyor, minik balığın hareketlilik belirtilerini kontrol ediyordu.
Bitkinleştiğinden yavaşlamaya başlayan adımlarını parkın içine doğru yöneltti. Boş olan alandaki salıncaklardan en cazibine doğru gidip neredeyse buz tutmuş olan oturağa kuruldu. İki eli de kavanozu tuttuğundan yalnızca ayaklarını hareket ettirerek sallanıyordu.
"Pek haz etmediğin için yavaş sallanıyorum." demişti mavi balığa bakarak. Eski hâline öylesine hasretti ki şimdiden, titreyen çenesini sabit tutmayı beceremiyordu. "Sallanırken bayılıyorsun kucağımda olmaya."
Kendi dediğine tebessüm ederken gözlerini kapattı bir süre. Hâlâ sallanıyorlardı. Kucağındaki hâlinin dışında hissetti Tithis'i. Yan salıncakta oturuyordu, karın yağışını izliyordu, mutluydu, iyiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
adore you | hyunin
Fanfiction[tamamlandı] Hyunjin okul dönüşü yolda bulduğu minik balığı evine getirmişti fakat bulduğu şeyin sıradan bir balık olmadığından haberi yoktu. -banginho, seungbin. -düzyazı.