Koca dört gün birbirini kovalarken eve hakim olan duygular her geçen gün yoğunlaşıyor, sarmalıyor, bazı bazı acıtıyordu. Sarışın, günlerdir seyrekçe çıktığı odasında dört dönüyordu yine; balık adam ise uykudaydı.
Her geçen gün uyku süresi uzamaya başlamıştı. Ne zaman uyanacağını kestiremediğinden de doğru düzgün kapanmamıştı Hyunjin'in gözleri şu sıralar. Hiçbir şey yapmıyor olsa bile soluklaşıyordu, saçlarının rengi açılmaya başlamış gibiydi. Eski görkemli mavilik siliniyor gibiydi.
Erken saatlerdi şimdi. Hyunjin, oğlanın başucuna tüneyip solmaya yüz tutmuş saçlarını okşarken kapısı tıklatılmıştı bir defa. Hiçbir tepki vermeyince de aralanmıştı kapı. Gelen Minho'ydu.
"Hyunjin," diye kısık bir tonda konuşmuştu yalnızca kafasının bir kısmı görünürken, ardından tamamen girmişti içeri. Eli hâlâ kapı kolundaydı. "Uyanmışsın."
"Uyumadım."
Aldığı cevaba karşılık huzursuzca iç geçirdi genç, tahmin edilebilir bir şeydi zaten. Direkt olarak sadede gelmek istedi.
"Okula gitmen gerekiyor Hyunjin."
Sarışın duyacağını kestirmiş olduğu cümle karşısında ifadesizce durmaya devam etti, kurumuş dudakları bir kez daha aralandı günlerdir tekrar ettiği şeyi yeniden dillendirmek adına. "Gidemem hyung, her gün bunu söyleyip durma."
"Devamsızlığın artıyor, bu gidişle anneni arayacaklar. Dönmelerine az kaldı, bir aksilik çıkmasın."
"Daha nasıl bir aksilik çıkabilir ki?" diye mırıldandı fakat duyulabilmişti. Derin bir komadaymış gibi uzun saatlerdir uyuyan oğlanı kastettiği barizdi zaten.
"Bugünlük git lütfen. Changbin aradı abini, seni sorup duruyor." Minho yalvarır bir ton ile ikna etmeye çalışırken Hyunjin, gözlerini balık adamdan ayırmıyordu. O yokken uyanırsa kötü hissederdi, onu arardı hep. Keza Hyunjin de uyanmasını dört gözle bekliyor, ağzından çıkan bir kelimenin bile kendisini buruk bir keyife çağıracağını biliyordu.
"Tithis'i kontrol edeceğim her zaman, bir sorun olursa da arayacağıma emin olabilirsin. Her saat başı mesaj da atar, haberdar ederim seni. Yeter ki git, olur mu?"
"O ahmak bunları kendisi söylemek yerine seni mi gönderiyor?"
"Hey, ben de senin abin sayılırım. Ayrıca o kadar merak ediyorsan, evet. Chan sümüklüsü bunu istedi ve her gece küs olduğunuz için zırlıyor. Odana gelmeden önce zar zor uyuttum onu."
"Aptal," diyerek sırıttı Hyunjin. Tartıştıkları günden beri tek kelime etmemişlerdi birbirlerine ve yalan söylemek istemezdi, kendisini Tithis ile öylesine meşgul ediyordu ki bazenleri küs olduklarını bile unutuyordu tamamen.
"Kalk, hazırlan. Bir şeyler hazırlayacağım ve sen yiyip okula gideceksin."
Minho, yumuşak sesinden eser bırakmadan söylenip çıkmıştı odadan. Kontrol edeceği konusunda da tembihlemişti sarışını. El mahkum kalkmıştı o da, istemiyordu fakat zorunda olduğunun farkındaydı.
Günlerdir gardırobunda asılı olan üniformalarını aldı ve geçirdi üzerine. Sandalyesinde duran çantasına ise, asla kontrol etmeden, birkaç kitap sıkıştırmıştı ve yeniden oğlanın dibinde soluklanmıştı. Elleri yeniden, bir türlü rahat bırakmadığı tutamlardaydı şimdi. Dudakları ise hasretlik bir gülümsemeyle dolaştı oğlanın suratını. Ilık dudakları, sıcacık tenin elmacıklarını, alnını, burnunu, çenesini, dudaklarını buselere boğmuştu. Bununla birlikte beklenmedik bir şekilde gözlerini aralamıştı Tithis. Sarışın, kafasını biraz daha geriye çekmiş ve yorgun bakışların kendisini bulmasını izlemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
adore you | hyunin
Fanfiction[tamamlandı] Hyunjin okul dönüşü yolda bulduğu minik balığı evine getirmişti fakat bulduğu şeyin sıradan bir balık olmadığından haberi yoktu. -banginho, seungbin. -düzyazı.