Kız Çocuğu

189 83 40
                                    


"Pars nerede?" Kalbim yerinden çıkacakmış gibi atıyordu. Bedenimin kontrolünün bende olmadığını hissediyordum, sadece kardeşimi bulmaya odaklanmıştım. "Nerede o!" 

"Liv sakinleş güzelim!" Beysbol sopasının ince kısmıyla beni dürttü. Benim aksime oldukça sakindi. "Olivia'yı bulmak için markete tekrar girdim ama bulamadım. Meğerse ben gelmeden hemen önce çıkmış. Pars da ona yardım etmek için markete gitmişti. Eğer hâlâ markette kalmış olsaydı karşılaşabilirdik." Sakince boş bulduğu ilk yere yani yatağa oturdu. Bakışlarını bana kenetledi. Ceketinin arka tarafından tavşanımı çıkarıp yere bıraktı, nasıl sırtına sakladığını bilmiyordum. "Hâlâ markette olabilir ya da diğer grup onu almış olabilir, emin değilim. Tek bildiğim şuan da geri dönemeyeceğimiz, bir süre bekleyip öyle aramaya çıkmalıyız. Aksi halde diğer ekip bizi görecek ve bu da Pars güvendeyse dahi onu tehlikeye atmış olmamız demek." 

Göz ucuyla Olivia'yı yani ailemin son kalan üyesini inceledim. En azından benim yanımda kalan son üyeydi o. Pars'ın başına neler geldiğini dahi hayal etmek istemiyordum. Cherly sakinleşmemi sağlamaya çalışsa da başaramıyordum. O sayıda dönüşmüşle hayatta kalmak imkansızdı, ormana kaçtığını umuyordum.  Derince nefes alarak yere çöktüm. Ellerimi saçlarımın arasına atmıştım. Tüm olup bitenleri düşünürken saçlarımı çekiştirdiğimin farkında bile değildim. Kendime lanetler okuyordum, planlarımızı yapan kişi bendim. Aksilik olması benim hatamdı. 

Filmlerde salgınlarda hayatta kalan insanları izlemiştim, onlar için hiç zor olmamıştı. Bizse her gün daha da kötüye gitmiştik. Dizlerimi karnıma doğru çektim, normalde ağlamaktan utanırdım ama şuan tam vaktiydi. Yine de dayanmaya çalışıyordum. Olivia yanıma çöküp kafasını omzuma koyduğunda ağlama isteğim tamamen gitmişti. Kendimi zorlayarak gülümsedim, birbirimize sarıldık. İkimizde sarılma eylemini durdurmadık, yaklaşık beş dakika öylece kaldık. 

"Gece burada kalalım, herkesin dinlenmesi lazım. Kaçmaya gücümüz dahi yok."  Tuttuğu mor çiçek desenli pikenin ucunu Cherly'e uzatıp yanına oturdu. Diğer ucuyla da kendini sardı. "Kızlar siz yatağı kullanın. Daha da kötüleşirseniz bebek bakıcılığı yapmak istemiyorum." 

Adrien'ın sinir bozucu tavrını umursamadan yerden kalkıp Olivia'ya elimi uzattım. Yatağın üstünde el işi olduğu anlaşılan bir örtü duruyordu, minik minik bezler birleştirilerek yapılmıştı.  Yatağa geçtiğimde amacım uyumak değildi, neler sakladıklarını öğrenmeye karar vermiştim. Uyuyor numarası yapıp herkesin uykuya dalmasını bekleyecektim. Olivia'ya da yakalanmamalıydım, planımı suya düşürebilirdi. Odanın içerisi fısıldaşmamızı beli etmeyecek kadar büyük değildi, yani ne yapacağımı diyemezdim. Son çare tek başıma araştırmaktık. 

"Oliv duvar kenarına sen geç." Üzerime basarak yerine geçti. Cidden üzerime basmak zorunda mıydın Olivia?

Gözlerimi tavana dikerek beklemeye koyuldum. Kollarımı karnımda birleştirmiştim. Adrien'la göz göze gelememeye çalışıyordum, sanki her an beni izliyordu. Beni sırtında taşıdığında elime gelen kolyeyi fazlasıyla merak ediyordum. İçimden bir ses onun tüm sırları çözeceğini söylüyordu. Üzerindeki tüm kıyafetler en pahalı markaların son koleksiyonlarına aitti, kısacası gösterişi sevdiği oldukça açıktı. Kolye önem taşıyor olmalıydı veya gösterişsizdi. Her iki türlü de aynı kapıya çıkıyor, madem gösterişsiz o zaman manevi değeri nedir? 

Tavşan odanın içerisinde neşeli neşeli zıplıyor, mobilyaları kokluyordu. Cilalama da fazlaya kaçılmış mobilyaların yanından geçinde kendi yansımasını görüyordu. Tahta kurularının çıkardığı tıkırtılar artınca korkarak yatağın altına saklandı. Hiçbir probleminin olmamasını kıskanıyordum. Keşke sorunlarımın matematik sınavından büyük olmadığı günlere geri dönebilseydik. Gerçi duvarda asılı duran hayvan leşleri oldukça korkutucu olmalıydı. Uzunca süre hayvanların arasında doldurulmuş tavşan olup olmadığını kontrol ettim, yoktu. 

ÖTEKİLER | Tamamlandı ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin