35. Bölüm
(Diana)
Misafirlerin ve soyluların soğuk havaya nazaran daha etkili olan rüzgarın içleri ürperten temasından korunmaları ve düelloları daha iyi koşullarda izleyebilmeleri için yapılan çardağın altında, Amelia ve Nerissa ile oturmuş, Elena’nın yarışın galibi olan Sir Montros’a arkasını dönüp arenanın devasa kapısının hemen karşısına dikilmiş olan balkonun merdivenlerini tırmanmasını izliyorduk. Elena, kendini tutamayıp arenaya atladığında, soluğumun kesilmesine engel olamamıştım.
Bunun nedeni tabii ki Elena’ya bir şey olacak korkusu değildi. Benim tek endişem, şuan Elena’ya avını izleyen bir yırtıcı aslan edasıyla bakan Liam’dı. Böyle konularda Elena için endişelenmemem gerektiğini öğreneli çok olmuştu. Kız kendini bir dövüşün ortasına attığında, prenses kimliğinden sıyrılıp anında etrafına dehşet saçan bir savaşçıya dönüşüyordu ve onun bu haline bazen imrenmiyor değildim.
Kendini savunabilmek, korkusuz olabilmek ve birilerinin korumasına ihtiyaç duymadan tehlikelere karşı göğüs gerebilmeyi kim istemezdi ki? Nerissa da kendini koruyabilecek beceriye sahipti ve Elena’nın eğitiminden geçtiğini, aslında onda görünenden fazlası olduğunu da biliyordum. Nerissa, bunu kullanmayı sevmeyenlerdendi ama tehlike anında kullanmak zorunda kaldığında da, afallayıp kalacak değildi.
Sırf bu yüzden, arada ben de kendimi savunabilmeyi öğrenmeyi istiyordum. Elena’nın arenanın ortasında, yarışmanın galibiyle alay edermiş gibi dövüşmesi beni bir hayli etkilemiş, içimde bir yerlerde hep gizli kalmış olan o arzuyu da tekrar gün yüzüne çıkarmıştı.
Bu zorluğa katlanabilecek direncim olup olmadığını bilmiyordum ama denemek istediğim de yadsınamaz bir gerçekti. Aklıma bir şeyi elde etme arzusu düştüğünde her zaman olduğu gibi kıpır kıpır olan kalbim daha da bir şiddetli atmaya başlarken, Nerissa’nın ve Charles’ın düelloların sona erdiği ilan edildiğinde çıkışa doğru hareketlendiğini gördüğümde, aynı anda Amelia ve Thomas’ın da, şuan birbirlerine uçları tutuşturulmuş oklar gibi yakıcı bakışlar atan ve hararetli hararetli, birbiriyle tartışan Elena ve Liam çiftini ayırmak üzere yola çıktığını fark ettim.
Gözlerim istemsizce, hemen arkamda hissettiğim sıcaklığa döndüğünde, Daniel’ın gözlerini kısmış beni dikkatle incelediğini de net bir şekilde görebilmiştim.
“Aklından neler geçiyor?” diye sorduğunda, onun meraklı çıkan sesinde barınan diğer tınılar da dikkatimi çekti anında. Sesinde değişik bir şeyler vardı, her zamanki şakacı ve alaycı ses tonunun yerine daha ciddi ve etkileyici bir üslup katmış gibi duruyordu. Ve bu ilgimi çekmemiş de değildi.
“Bunu da nereden çıkardın?” diye sordum kaşlarımı çatarken. “ Aklımdan her geçeni sana söyleyecek değilim. “
Onu terslemekten kendimi alamamıştım ama bunu hak ediyordu. Taverna olayını unutmuş değildim. Kolay kolay da unutmayı düşünmüyordum zaten.
“Merak ediyorum. “ derken ses tonu yine bir anda değişti ve bana doğru bir adım attı sakince. “Az önce Elena’yı izlerken gözlerinde değişik şeyler gördüm, hiç olmadığı kadar parlıyorlardı.”
Herkes Elena’nın muhteşem dövüşünü izlerken Daniel’ın onun yerine beni izlemiş olduğu gerçeğini kafamdan atmaya çalıştım. İzlemekle kalmamış, bir de incelemişti. Ve çıkardığı sonuç da yanlış değildi.
“Onun gibi dövüşmeyi öğrenmek istediğime karar verdim.” dedim bu haberi ilk kez onunla paylaşarak. “ Kendimi korumayı öğrensem yeter. Bunun nasıl bir duygu olduğunu çok merak ediyorum.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELDAR'IN VARİSİ- II
Ficção HistóricaOthrellion'da başlayan hikayenin Neméth'de hayat bulmasına tanık olmaya hazır mısınız?