Multimedia için Birsuahin'e çok teşekkür ediyorum. Uğraşmış olmanız beni çok mutlu etti :)) İkinci bölümü okurken size iyi okumalaar, ben de üçüncüye yaylanayım :))
31. Bölüm
Merkeze indiğimizde, hangi tavernaya gittikleri hakkında bir bilgimiz olmadığı için ilk olarak tenha bir sokak arasında bulunan, izbe bir tavernaya bakmayı uygun görmüştük.
Tanınma ihtimalleri çok fazla olduğu için, kalabalık yerleri tercih etmemeleri akıllı bir hareket olurdu ama onlar ne kadar aptal olduklarını, onları o izbe tavernada bulamadığımızda anlamış olduk.
Ondan sonraki durağımız, şehrin çıkışına yakın bir yerde olan, daha da kalitesiz bir taverna olmuştu.
“Buraya girmek istediğinizden emin misiniz?”
Diana, karşısındaki korkunç binaya bakamıyormuş gibi gözlerini kısmıştı ve üçümüzden de bir hayır cevabı bekliyordu. Aslında ona hak vermemek elde değildi. Şehrin çıkışında olduğu için, oldukça tekinsiz bir yerdeydi ve etrafta, tuhaf tuhaf insanlar olmadığı da söylenemezdi.
Tüm bunların dışında, en önemli şey, tavernadan aşırı yüksek seste gürültüler yükselmesiydi. Zaten yıkık dökük olan bina çıkan her gürültüde, adeta sallanıyordu ve içimde, kapıdan girdiğimiz an üstümüze yıkılacakmış gibi bir his vardı.
“Bu planın bir parçası olabilir. Ben gireceğim!”
Amelia, kararlı bir şekilde konuştuğunda, ona hak verdiğimden emindim. Anlasak bile, buraya girmeyeceğimizi düşünerek strateji geliştirmiş olabilirlerdi.
“Ben de giriyorum.” dedim düz bir şekilde. Ardından Nerissa’ya döndüm. Yüzünde kararsız bir ifade vardı ve endişeli bir şekilde karşısındaki vasat manzarayı inceliyordu.
“Ta-tamam. Ben de .”
Amelia kaşlarını kaldırarak Diana’ya döndüğünde Diana’nın ellerini hayır anlamında sallaması bir olmuştu.
“Olmaz-olmaz! Asla olmaz. Oraya girmem söz konusu bile değil. Ben sizi burada bekliyorum.”
Kollarımı göğsümde birleştirerek, gecenin karanlığına karışmış ürpertici seslerin arasından sokağın sonundaki tıkırdayarak yere düşen çöp tenekesinin kapağını işaret ettim.
“Emin ol, içeri girmek burda yalnız kalmandan daha iyi bir fikir.”
Onu tabii ki de bu ne idüğü belirsiz yerde tek başına bırakacak değildim.
“Offff! Girelim o zaman da bitsin bu işkence.” diyerek durumu kabullendiğinde sırıtarak kolundan tutup onu ardımdan sürükledim.
İçeriye girdiğimiz ilk anda, havasızlıktan bayılacağımı hissetmiştim. Öylesine iğrenç kokuyordu ki, bu bile anında dışarı çıkmamız için yeterli bir sebepti.
Ama etrafı inceleyerek dolu masaların arasından bara doğru ilerlemeyi seçtim. Bar kısmında, tuhaf tipli bir adam, elindeki bezle bardakları temizliyordu. Aslında daha çok kirletiyormuş gibi bir hali vardı ama nasıl olsa bir şey içmeyeceğimden, buna şimdilik aldırmamaya çalıştım. Kaleye döndüğümde ilk işim burasının kapanmasını sağlamak olacaktı. Buranın varlığını bile, şehirdeki tüm tavernaları sorduğumuz bir adamdan öğrenmiştim. Taverna açma izni almadıkları kesindi.
“Bu gece- buraya bizim yaşlarımızda dörtlü bir grup geldi mi?”
Amelia, bardaki adama bu soruyu sorduğunda, barmen elindeki bardaklarını bırakarak kısa bir süre hepimizi baştan aşağıya incelemişti. Bu oldukça rahatsız edici olmaya başladığı sırada konuşmaya geçmeseydi muhtemelen yumruğumu suratına geçirmek üzere olurdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELDAR'IN VARİSİ- II
Ficción históricaOthrellion'da başlayan hikayenin Neméth'de hayat bulmasına tanık olmaya hazır mısınız?