“ Hakkımda benim bile bilmediğim şeyleri bildiğini söyleyebiliyorsa savaşmadan teslim olmayacağımı da biliyor olması gerekiyordu. “ Adam, tekrar gülümsedi.
“ Biliyordu, ama sizi ele geçirmek için ne kadar adamını kaybettiğinin bir önemi olmadığını biliyor. Prenses Elena’yı bana getirin. Zarar vermeden… “ Adam arkasına bakmadan adamların arasında kaybolduğunda etrafımızı çevreleyenler yavaşça harekete geçmişti.
Teyzeme zarar gelmeden bu durumdan nasıl kurtulacaktım?
8. Bölüm
Adamın dediklerinden anladığım kadarıyla, amaçları bana zarar vermek değil aksine başıma bir şey gelmeden ele geçirmekti. O yüzden teyzemin üstüne oynayacaklardı. Yani en azından onlar açısından mantıklı olan şey bu olurdu..
“ Ciddiyim, sakın dibimden ayrılma. “ Teyzem hatırlatmam üzerine boştaki eliyle pelerinimin arkasını kavradı. En azından korkudan kitlenip bayılmayacak yada bana sorun çıkarmayacaktı. Bu düşünce içimi rahatlatırken etrafımda olan bitene konsantre olmaya çalıştım.
Zamanlamam yerindeydi çünkü iki saniye sonra etrafımızı saran adamlar harekete geçmişti. Okum onlar daha ilk adımlarını atamadan serbest kaldı ve karşımdaki ilk adamı alnından vurup yere serdi. Ve bir saniye sonra yenisini takıp iki kişiyi daha indirdim. Yayımı yanıma almış olmam bana büyük bir avantaj sağlıyordu. Ama bu bile yeterli değildi. Çünkü ölenlerin yeri başkaları tarafından doldurulurken benim hızım bile yetersiz kalırdı.
Oku, ayaklarımın dibinde yatan adamın göğsünden hızla çıkartıp beni yakalamak için harekete geçen adamın gözüne geçirdim ve kollarımı tutan ellerinden kurtulmak için de dirseğimi karnına sertçe vurdum. Arkamı dönüp kalanlara bakarken nefes nefese kalmıştım.
“ Beni takip et.”
Geri geri giderken amacım, teyzemi çıkışa ulaştırıp en azından onun buradan canlı kurtulmasını sağlamaktı.
Girişte duran adamı haklarken belimdeki kamayı çıkarıp teyzeme uzattım aceleyle. “ Kaç ve atına bindiğin gibi uzaklaş buradan. Ben başımın çaresine bakarım. Arkadan dolan. “ Elindeki kılıcı tam zamanında almayı başarıp kolumun arasından arkamdaki adamın karnına geçirdim ve o yığılıp kalırken tekrar gerileyerek çemberin merkezine yerleştim.
Onlara tekrar göz atarken işimin oldukça zor olduğunu biliyordum. Kendimi her duruma hazırlarken arkamdan gelen gürültüyle anında oraya döndüm. Bir adamın kılıcı tutan kolu ileriye savrulurken görüş açıma ilk olarak Aenor girmişti. Onun ardındansa Liam. Bu ikiliyi bir arada gördüğüme içten içe gülsem de onları görüp de hız kazanan düşmanlarımın varlığını hatırlayıp yüzüme alaycı bir gülümseme yerleştirdim. Ve saçma bir savaş nidasıyla üstüme koşan adamı kolay bir hareketle yere serdim.
“ Aenor, aşağıda bir adam olmalı. Bul onu. “ Aenor, verdiğim komutla geldiği yere geri dönerken Liam’la baş başa kalmıştık. Yani kalmış sayılırdık. Yada kalacaktık… Her neyse. Sırtımı Liam’ın sırtına dayadığımda artık bu işten keyif almaya başlamıştım. Kaç kişi olurlarsa olsun, bize karşı artık bir şansları yoktu.
--------------------------------------------------------------
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELDAR'IN VARİSİ- II
Historical FictionOthrellion'da başlayan hikayenin Neméth'de hayat bulmasına tanık olmaya hazır mısınız?