“ Sadece bir kabustu. Güvendesin. Benim yanında olduğun sürece hiçbir sorun yok.“ Elena ağlamaya başladığında şaşkınlıkla bocaladım. Tanrı aşkına neler oluyordu?
“ Kabus olmasın lütfen! “ Ne dediğini anlamaya çalışsam da bunu başaramayacağımı fark ettiğimde onu kollarımın arasına almanın en iyi çözüm olacağını düşünmüştüm. Bu onu rahatlatıyordu. Hala şoktan çıkamamış olmalı ki saçlarını okşarken mırıldanmaya başlamıştı.
“ B-ben yine alevler gö-görüyorum.B-bu bir felaket. “
9. Bölüm
Liam’a her şeyi yarı baygın yarı ayık bir şekilde bazen fısıltıyla bazen ağlayarak anlattığımda verdiği ilk tepki beni kollarının arasına almak olmuştu. Bütün gece kabuslarım hakkında konuşup şu gizemli düşmanımı ve beni ele geçirmeye çalışmasındaki amacı düşünüp durmuştuk. Bu konuyu Liam’a anlattığımda dişlerini öylesine sıkmıştı ki kısa bir an için o iç gıcıklayıcı, dişlerin birbirine sürtünme sesini duyduğum fikrine kapılmıştım.
Ama bunları Liam’a anlattığım için mutluydum çünkü üstümden büyük bir yük kalkmış gibi hissediyordum. Bana neredeyse bin kere bu konuyu kafama takmamamı ve onun benim yerime düşünüp karar vereceğini dile getirmişti. Bundan memnun muydum?
Biraz evet biraz hayır... Birinin benim yerime karar vermesi fikri beni oldum olası endişelendirir ve sinirlendirirken bundan memnun olan tarafıma hayretler yağdırıyordu. Bu his bana çok uzaktı. Ama nedense birinin benim yere düşünmesi ve karar vermesi şuan bana tuhaf bir şekilde mutluluk ve aitlik simgelerini çağrıştırıyordu. Dediğim gibi bu hisler bana tanıdık gelmediği için onları anlamlandırırken de büyük bir zorluk çekiyordum.
“ Tacınızı taktıktan sonra hazırsınız. “ Calanthe daldığım düşüncelerden beni bu cümleyle ayırmıştı. Aceleyle arkamı dönüp taçlarımın bulunduğu masaya baktım ve “ Şuradaki ince olanı istiyorum.” diye belirttim. Sabah kahvaltısında o kalın altından tacın ağırlıyla ezilmek istemiyordum. Calanthe gösterdiğimi getirip başıma taktıktan sonra beni kısaca süzdü. “ Şimdi oldu. “ Ona gülümseyip teşekkür ettikten sonra odadan çıkıp kendimi koridora atmıştım.
Nerissa, bugün bizi kahvaltıya çağırmıştı. Evet doğru duydunuz. Nedenini her ne kadar merak etsem de sorgulamadım. Nerissa böyle çağrılarda bulunmaz siz kahvaltı yaparken pat diye odaya dalardı çünkü. Onun odasının yanındaki odaya yani yemek odasına girdiğimde herkes çoktan gelmişti bile.
“ Kusura bakmayın. Geciktim. “ diyerek tek boş olan yere, yani Liam’ın sandalyesinin yanına oturdum. Ona buruk bir şekilde gülümsedikten sonra “ Günaydın. “ diye mırıldandım. Dün gece öğrendiği şeyler yüzünden hala her an kaçacakmış gibi hissediyordum. Bu tutukluğu ve endişem o yüzdendi.
Ama o bana içten bir gülümseme bahşederek dudağımın kenarına küçük bir öpücük bıraktı.
“ Günaydın. “
Nerissa kıkırdayarak bize bakarken “ Ay, kusura bakmayın. Sizi kavga ederken görmeye o kadar alıştım ki hala tuhaf geliyor bu halleriniz. “ diye şakıdı. Kıkırtısı birkaç kahkahayla desteklenirken hepsine kötü bakışlarımı yollamayı ihmal etmeyerek kollarımı göğsümde bağladım. “ İyi biz de bundan sonra eskisi gibi davranırız o halde. “
“ Aman tanrı korusun. “ diyen bir Amelia, “ Kral Anûlin aşkına, bunu bize yapmayın. “ diyen bir Nerissa ve “Aklından bile geçirme. Liam’ın sinirli hali hiç çekilmiyor. Sonra ben uğraşıyorum. “ diye sızlanan bir Charles olunca ben de kahkahamı bastıramamıştım. Homurdanan tek kişi Liam’dı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELDAR'IN VARİSİ- II
Ficción históricaOthrellion'da başlayan hikayenin Neméth'de hayat bulmasına tanık olmaya hazır mısınız?