1.Bölüm
Günün ışıkları sanki adeta bir tek benim odamda dolaşırmış gibi parıldayıp odamın içini aydınlatırken aslında daha uyumak istediğimi biliyordum. Hatta uzunca bir süre uyumak istiyordum. Fakat havanın bu kadar aydınlık olması zaten uzunca bir süre uyduğum anlamına geliyordu. İnat etmeyi bırakıp gözlerimi yavaşça araladım ve kollarımı geriye atarak bedenimi gevşettim. Dudaklarımdan memnun bir mırıltı yükselirken gülümsememi bastıramamıştım. Neméth’teydim ve.. Mutluydum. Hem de fazlasıyla.. Aklıma dün gece olanlar geldiğinde başımı yatağın diğer tarafına çevirdim fakat Liam bıraktığım yerde değildi. Çoktan kalkmış olduğunu düşünerek yatağımdan yavaşça sıyrıldım ve derin bir nefes aldım. Ve tam o sırada çalan kapıyla arkama döndüm. Calanthe gülümseyerek beni süzdü.
“ Bir hayli neşelisiniz bakıyorum da. “
Küçük bir kahkaha attım.
“ Öyle de denebilir. Babam ve Liam’ı gördün mü hiç? “
Calanthe dolabımı açıp Othrellion’a götüremediğim elbiselerimden bir tanesini seçti ve tekrar bana döndü. “ Taht salonundaydılar en son. Öğle yemeğine yetişirsiniz.”
Demek ki öğlene kadar uyumuştum. Calanthe’nin elbiseyi giydirmesini izledikten sonra saçlarımı taramak için aynanın karşısına geçtiğimde işte o zaman yüzüm asılmıştı. Çünkü çarpmanın etkisiyle yüzümde oluşan yara kabuk tutmuştu bile. Yine de umursamamayı tercih ederek saçlarımı aceleyle taradım ve tacımı da taktıktan sonra kendimi odamdan dışarı attım.
Taht salonuna gidene kadar belki yüz kişiyle konuşup selamlaşmak zorunda kalmıştım ve öğle yemeğine yetişip yetişemediğimden pek de emin değildim açıkçası. Ama yine de etrafımda tanıdığım ve sevdiğim kişileri görmek çok hoştu. Ve hepsini de çok özlemiştim. Taht salonunun önüne geldiğimizde kapıdaki muhafızlar beni gördüğünde aceleyle bir reveransta bulunup kapıları açma işlemine geri döndüler. Onlara gülmemek için kendimi zor tutarken arkamdan kapanan kapıyla kıkırtımı serbest bıraktım.
“ Günaydın meleğim. “
Babamın şefkat yüklü sesini duyduğumda dudağımı ısırarak yanına ilerledim ve yanağına bir öpücük bıraktım.
“ Günaydın Neméth krallarının en tatlısı.. “
Babam bu benzetmeye bozulmak yerine daha da sırıtmayı tercih etti. Ardından masanın diğer yanında oturan Liam’a döndüm. “ Günaydın. “
Liam babama aldırmadan ayağa kalkıp yine ve yine yaramın bulunduğu yere bastırdı dudaklarını.
“ Sana da günaydın. “
Kızarmamak için derin bir nefes aldım ve benim için çektiği sandalyeye oturduktan sonra karşıma geçmesini gülen bir suratla izledim. Ayran budalası gibi sırıtmayı bir an önce kesmezsem herkes delirdiğimi sanacaktı yakında.
“ Nasıl oldun hayatım? “
Babam’a kısa bir bakış atıp tabağımı doldurmaya devam ettim.
“ Çok iyiyim. Neméth’i ne kadar özlediğimi tahmin bile edemezsin.” Dünkü konuyu kapatmak en iyisiydi çünkü çok sevgili babamın önünde sinir krizlerine girdiğimi hatırladıkça kendimi bir asasım geliyordu. “ Seni mutlu görmek beni de çok mutlu ediyor bebeğim. Hadi bakalım biraz bir şeyler ye de enerjini topla.
“ Bugün neler yapmayı düşünüyorsunuz bakalım?”
Sanırım masada susmak bilmeyen tek kişi babamdı. Sürekli bize bakıp gülümsüyor yada konuşmayı tercih ediyordu. Ki ikisi de birbirinden tuhaftı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELDAR'IN VARİSİ- II
Historical FictionOthrellion'da başlayan hikayenin Neméth'de hayat bulmasına tanık olmaya hazır mısınız?
