Eldar'ın Varisi II - Bölüm 11

4.4K 218 79
                                        

 

Tanrım… O kafesin Liam’ın kalbi olmasını deli gibi istiyordum. Sadece benim girebileceğim ve sonsuza kadar çıkmayacağım ve orda tutsak kalacağım bir kalp…Benim için atan bir kalp…

Onun kalbinin, ruhunun, bedeninin, her şeyinin bana ait olmasını istiyordum. Düşüncelerinde yer almak ve onun yanında olmadığımda kalbinin altında ve midesinin üstündeki o boşluğun yüz tane kılıç geçirmiş gibi acımasını istiyordum. Onun da bensiz nefes alamamasını istiyordum. Ben yokken o büyük boşluğun acısını benim gibi ağır bir şekilde çekmesini istiyordum.

Tanrım! Hayır. Bunların hepsi yanlıştı. Bildiğim tek şey kesinlikle Liam’a aşık olmadığımdı.

Çünkü hislerim aşk olarak tanımlanamayacak kadar değerli, ender, güçlü ve karmaşıktı. Aşk benim duygularımın yanında çok basit ve sıradan bir kalırdı. Bu duygularımın anlamına aşk demek bir aptallıktı. Ne anlama geldiğini bilmiyordum. Hislerimi kelimelere dökmem imkânsızdı. Bunlar beynimin kontrolünde gerçekleşerek anlam kazanıp başka ifadelere bürünmüyordu ki kelimelere dökebilmem mümkün olsun. Bunların hepsi o kontrol mekanizmasından bağımsız bir şekilde kalbimde oluyordu.

Bir şeyden emindim. Buna tüm kalbimle, benliğimle ve ruhumla inanıyordum. O küçük, sıcak ve yaşamımın, hayatta kalmamın daha doğrusu hayatta kalmamın bir anlamı olmasının sadece oraya bağlı olduğu, bir sinekkuşunun kanatları kadar hızlı pırpır çarpan kafes sonsuza kadar kapılarını bir başkasına açmayacaktı.

             

                   11. Bölüm

İçsel itirafımla birlikte benim açımdan çok şey değişeceğini daha şimdiden hissetmiştim. Bu kabullenme hezeyanı içimde anlamlandıramadığım hislere tercüman olup kafa karışıklığımı büyük ölçüde gideriyordu mesela. Ki en önemlisi de buydu. Bunca zaman boyunca kendimi sorgulayıp durmuştum ve sonunda sonuca ulaşmıştım.

Liam’ı seviyordum. Hastalık derecesinde de olsa seviyordum. Ve bu harika bir histi.

Aynadaki görüntüme bakıp saçlarımı arkaya aldım ve odamdan çıktım. Akşam yine babam toplu bir yemek düzenlemişti ve büyük ihtimal Nerissa bu gece babama nişan işini anlatıp izin isteyecekti. İzlemeye ve görülmeye değer anlar listemde zirveye oynamasa da mutlaka kendine bir yer edinirdi. Bu akşam mutlaka olaylı geçecekti ve ben arkama yaslanıp izlemek için sabırsızlanıyordum.

Büyük salona girdiğimde herkes çoktan yerine yerleşmiş ve muhabbete dalmıştı bile. Nerissa Charles’la bakışıp duruyor fakat bir diyalog içine girmiyordu. Liam, Daniel ve Thomas’la derin bir muhabbete girmişti ve Amelia- Diana ikilisi salondaki kadınları inceleyip kıyafet analizi yapmakla meşguldü. Bu durum gülümsememe neden olurken yerime geçtim ve Liam’ın bana kısa bir bakış atmasını aynı yüz ifadesiyle izledim. Ama hemen bana dönmek yerine her ne konuşuyorlarsa ona devam etti ve bu da önüme dönmeme neden oldu. Tamam, aşık olduğumu itiraf ettiğimde nedense özel bir ilgi arayan bir manyağa dönüşmüş olma ihtimalim yüksekti. 

 O yüzden bu kimlikten sıyrılıp derin bir nefes aldım. Masayı bir uçtan bir uca donatan muhteşem görünüşlü yemeklere kısa bir bakış atıp dudağımı kemirerek midemi yokladım. Aç olduğuna dair bir ses vermeyince ağır yemekleri bir kenara atıp tatlı menüsünü yokladım. Imm, daha şimdiden ağzımın suyu aktıysa bunları yerken nasıl görünecektim hiçbir fikrim yoktu. Bizim dilimizde ‘pélanes’ denen tatlıdan tabağıma alırken etrafımdaki her şeyden soyutlanmıştım. Pélanes tatlısı, adı üstünde Pélanes denen bir bitkinin yapraklarından yapılırdı. Çok ince yapraklara sahip olan bu bitkinin çok leziz bir tadı vardı. Kat kat dizilen yaprakların arasına, onun suda kaynatılıp unla koyulaştırılıp bir şurup kıvamına getirilen harcı konulurdu ve yaklaşık kırk kat yapraktan oluşan tatlı ateşte pişirilirdi. Ve bitkinin yaprakları altın sarısı olduğu için görsel olarak da muhteşem bir şölen sunuyordu etrafa. Sevdiğim tatlıların arasında ikinci sıradaydı anlayacağınız.

ELDAR'IN VARİSİ- IIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin