12. Bölüm

421 47 22
                                    

Sabah uyandığımda hâlâ Derek'e sarılıyordum. O ise saçları dağılmış, üzerine bir şey giymemiş rahat bir şekilde uyuyordu ama geç kalacaktık. Hepimiz. Onu uyandırmamaya çalışarak kollarının arasından sıyrıldım ve odama geçtim. Üzerimi giyinip aşağı indiğimde masa hazırdı bile. Kahvaltıyı hazırlayan kişiyi bir kere bile görmemiştim.

Yukarı çıktığımda Derek'te giyiniyordu. Bembeyaz gömleğinin düğmelerini yavaş yavaş iliklerken göz göze geldik. Onu izlediğimi de o zaman farkettim. Biraz gülümseyip ilerleyerek Derek'in önünde durdum ve kalan iki düğmeyi de ben ilikledim. "Kahvaltı hazır. Beni bırakır mısın?"

Derek kafasını sallayıp ayağa kalktı ve koleksiyon olduğunu düşündüğüm kravatlarda elini gezdirip siyah olanı seçti. Aynadan kendine bakarken kravatını bağladı. Nutkum tutulmuş gibi onu izliyordum. Kravatını da bağladığında aynasının önünden parfümünü alıp boynuna sıktı. O boyun... Kesinlikle başka bir parfümü üzerine alamazdı.

Saçlarını da düzelttiğinde yanıma geldi ama ben salyam akarak onu izliyordum. O kadar güzeldi ki...Bir sanat eseri gibiydi.

"Aşağı" dediğinde kafamı iki yana salladım ve hızla önünden sıyrılıp "inelim" diyerek onu tamamladım.

Neredeyse koşarak aşağı indiğimde yüzümün kıpkırmızı olduğuna emindim. "Jen gelecek mi" diye sorduğumda Derek'te merdivenleri indi. "Peter bırakmıştır. Seni alırken onu da alırım"

Kafamı sallayıp masaya oturdum ve ona bir kere bile bakmadan yemeğimi yedim. Derek ise az sonra yediği şeyle kuvvetli bir şekilde öksürmeye başladı.
"Affedersin. Cevize alerjim varda" diyerek açıklama yaptığında elimde ki bardağı bırakıp ona baktım.

"Ş-şey yukarı çıkıp ağzını yıka istersen"

Kafasını sallayıp öksürerek hızla yukarı çıktı. Bende koşarak arkasından çıktığımda ne yaptığımı bile bilmiyordum. Hızla onun odasında ki banyoya girdim ve aynada ki görüntüsüne baktım. Kıpkırmızı olmuş, sanki birkaç dakikadır nefesini tutuyordu.

"İyi misin"

İlk defa bana iyi olmadığını söyledi. O kadar yorgun görünüyordu ki...Bir anda tüm enerjisi bir parça cevizle gitmiş gibiydi.

"İzin verir misin" diyerek kravatına uzandım ve o da kafasını salladı. Hızla kravatını çıkarıp ilk dört düğmesini açtım. "Ateşin çıkmış"

"Biliyorum"

"Ama bir şeyin yok. Daha önce nasıl geçmişti"

"Bir şey yok Stiles kendi kendine geçer. Birkaç güne..."

"Birkaç gün?"

Gayet rahat bir şekilde kafasını salladı. "Birkaç gün" çok uzun bir süreydi. "A-ama" dediğimde parmağıyla ağzımı kapattı "seni Clark bırakır tamam mı?"

"İşe gitmeyecek misin?"

Aslında gidemeyeceğini biliyordum ama yine de nedense onun tek başına evde durmasını istemiyordum. "Alice'i arasak onun bir günlüğüne olsa sana bakmasını istesek"

"Tanrı aşkına kimseye mecbur değilim. Bir şeyim yok sadece bir ateş. Duşa girerim geçer. Sen sadece kahvaltını yapıp okuluna git"

Kafamı sallayıp uzandım ve dudaklarına bir öpücük bırakıp aşağı indim. Hızla ağzıma bir şeyler sokup dışarı çıktım. Clark'a gitmemiz gerektiğini söyleyip okula bırakmasını istedim.
———

Okul bittiğinde gün içinde çalışmam gereken şeyler iki katına çıkmış, üstüne üstlük Derek nasıl bilmiyordum. Koşarak yukarı kata çıktım ve operasyona girer gibi kapıyı açtım. O an tüm dünyam başıma yıkıldı. Tüm binalarım birer birer yıkıldı. Ona karşı diktiğim duvarları kıran Derek Hale bir anda evler yapmaya başlamıştı. Kapıyı kapatıp kendi odama koştum ve kapıyı kilitledim.

Ben yere oturmuş kitaplarımı çıkarmış ve konsantre olmuş bir şekilde ders çalışırken kapı çaldı. "Stiles kapıyı aç lütfen"

"Git başımdan"

"Stiles lütfen. Beni tedavi ediyordu"

"O sana bakacak seni salak. Sen onun üstünde dudaklarına yapışmayacaksın!"

"Stiles..."

"Git başımdan"

Etraf sessizliğe bürünürken bir damla gözyaşı kitapların üzerine döküldü. Onun İçin gözyaşı döküyordum. Beni aldattığı İçin...Bu bir çıkar ilişkisiydi ama yine de aldatıyordu. Evliydik biz. Beni öpmüştü. Onun dudaklarında benim dudaklarım saklıydı şimdi ise o adamın-

Kapıda ki anahtarın yere düşmesiyle düşüncelerimden sıyrıldım ve tekrar kilitlemek için yere çömeldim ama kapı açıldı. Derek içeri girdiğinde ise hızla geriye çekildim.

"Yaklaşma sakın! Seni iğrenç pislik"

"Stiles ben..."

"Çık dışarı hemen. Çık"

"Açıklamama izin ver. Ben..."

"GİT DEDİM"

Ağladığım İçin göğsüm sıkışıyordu ama umrumda değildi hızla Derek'in göğsünü ittirdim ve dışarı çıkarmaya çalıştım. Bir işe yaramıyor, yerinden bile kıpırdamıyordu. Sert bir şekilde öksürüp kendimi yere bıraktım ve elimi boğazıma koydum. Nefes almaya çalışıyordum ama imkansız gibiydi.

"Stiles sakin ol"

"Git-"

Ne o gitmişti ne de ben onu götürmeye çalışmıştım. Gözlerim kararmış yine onun kollarına düşmüştüm.
———

Bir Pasta Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin