28. Bölüm

241 27 12
                                    

Güneş yeni yeni doğuyor, ışınları gökkubeye nazikçe kızıllığını bırakıyordu. Rüzgar sertçe camlara vuruyor rahatlatıcı bir uğultu çıkarıyor, dallar rüzgarın etkisiyle birbirine çarpıyordu. Stiles ise şehir merkezine bakan uzun camların dibine oturmuş sevgilisini izliyordu. Aklında dün olanlar, dudakları havaya doğru hafifçe kıvrılmış, bacaklarına sıkıca sarılmıştı. Havanın soğukluğu çıplak bedeninde gezerken onun umrunda değildi.

Yavaşça ayağa kalktı ve sabahlığını üzerine geçirip. Derek'in çalışma odasına yasak olduğunu bile bile girdi. Ne yaptığını bilmeden masa başındaki sandalyeye oturdu ve fareyi hareket ettirdi. Bilgisayar ana ekranı açıldığında yorgun, kahverengilerini saate indirdi.

6.42

Umursamadan ekran fotoğrafına dikkat kesildi bu sefer. Derek, Jennie'yi omzuna oturtmuş Stiles'ta onlara bakarken gülümsüyordu. Peter çekmişti bu fotoğrafı. Aklına gelen görüntülerle biraz gülümsedi fakat eski ciddiyetine çabuk döndü. Bilgisayarı öylece bırakıp ayağa kalktı ve bacaklarına sürtünen kumaşı umursamadan dosyalara bakındı. Kıçının acısı onu öldürüyordu ama yine de bu acıya gülümsedi. Aklında Derek'i ve kardeşini nasıl bırakacağına dair soruların yanında kıl gibi incecik dün yaşananlarda geçiyordu.

"Daha önce yapmadım"

"Öyleyse ilkin olduğuma sevindim"

Elini alfabeye göre dizili dosyalardan birine attı ve biraz karıştırıp rastgele bir yere yerleştirdi. Tüm odayı gezdiğine inandığında yine yavaş adımlarla odadan çıkıp kendi odasına girdi. Üzerindeki sabahlığını yatağının üzerine attığında bacaklarına geçirdiği siyah baksır hariç tamamen çıplak olan vücuduna göz gezdirdi. Boynu morarmış, yavaş yeşillenmelere bırakıyordu kendini. Göğsüde aynı şekilde kızarıklıklara ev sahipliği yapıyordu.

Üzerini giyindiğinde Derek'in odasına gitti saat yediye gelmişti. Odanın kapısını açtığında Derek'le göz göze geldi. Her zamanki beyaz gömleğini giymiş, düğmelerini ilikliyordu. Stiles'ı gördüğünde biraz gülümsedi ve işine devam etti.

"Ne yapıyorsun"

Stiles ilk başta onun sesini duyduğunda titredi ama kendini toparlayıp omuz silkti. "Evi dolaştım"

"Odam..."

"Oraya da girdim"

Kızacaktı ama Stiles'ın umrunda değildi. Hiçbir şey değildi. Derek ona omuz atıp yanından geçtiğinde de yavaşça bedenini döndürüp o tarafa yöneldi. Derek kapının başında, ellerini saçlarına geçirmiş sessiz küfürler ediyordu.

"Bu ne sikim böyle"

Son sözünü söyledikten sonra içeri girdi ve hızla yere çömeldi. Tüm dosyalar yerde, kağıtlar dört bir tarafa yayılmış, mürekkep ve kalem kutuları da yerlerde geziyordu.

Hızla kağıtların altına bakmaya başladı. Her yeri didik didik etti ve sonunda eline kırık birkaç parça mavi tahta alıp dolu gözleriyle duvara yaslandı. Stiles kapıda onu izliyordu. Hiçbir kasını hareket ettirmiyor, ellerini yanlarından sallandırıp öylece duruyordu. Gözlerinin beyazları kırmızı boya akıtılmış sayfa gibi dururken göz altları senenin yorgunluğunu toplamış gibiydi.

"Seni uyardım Stiles, tek kural buraya girmemekti."

Sesinin kırgınlığı Stiles'ın bir bok yediğini ve önemli bir şeyi yok ettiğini anlatıyordu ama ne olabilirdi ki.

Derek sinirle ayağa kalktı ve Stiles'ı kağıtların üzerine, yere itti. O düşünce de kapıyı kilitleyip üzerine yürüdü. Genç adamın kalp atışı bile hızlanmamıştı.

Derek onun yanına yaklaşıp "Ne istiyorsun Stiles sana her şeyi vermeye çalıştım. Sevgiyi bile. Bana bununla mı karşılık veriyorsun?" diye sordu. Üzüntüyü iliklerine kadar hissediyordu. Elinde ki kırık çerçeve parçalarını gösterdi.

"Biliyordum tamam mı. Şu odada sekiz milyon eşya arasında bunu kıracağını biliyordum. Ne istedin annemden?" Dediğinde Stiles gözlerini yere eğdi. Neler olduğunu bilmiyordu ki.

"İki hatırası vardı benim meleğimin. Sadece iki. Sen onun birisini daha kaybetmeme neden oldun. Onu öldürdün Stiles, bir kez daha. Bir süre gözüme gözükme"

Çerçeve parçalarını Stiles'ın hemen yanına atıp kapıyı da çarparak çıktı. Stiles vicdan azabı çekse de büyük bir soğukkanlılıkla fotoğrafı aldı. Derek ve annesi vardı. Derek en fazla beş yaşındaydı. Annesinin elinde ki kırmızı balona yine onun kucağında bakarken gülümsüyordu aynı şekilde annesi de.

Stiles odadan parçaları alıp çıktığında güçlü yapıştırıcılardan biriyle yapıştırıp bir kenara koydu. Çantasına bir hırka ve eşyalarını aldığında yan odadan gelen sesleri umursamadan evden çıktı. Sadece yürümek, içine temiz hava çekmek istiyordu. Çantasının kollarını sıkı sıkıya tutup yürümeye başladı. Bir yandan da hâlâ düşünüyordu. Her şeyi nasıl berbat ediyordu, sadece kendisi mi böyleydi? Derek'i bırakamazdı, ama onu ölüme terk edebilir miydi? Kardeşini almak için başlayan savaşında bir anda beyaz bayrağını Logan'a kaldırabilir miydi?

Düşündüğü şeyler boğazından bir çığlık çıkmasına neden oldu. Acı dolu bir çığlık. Hâlâ ağır geliyordu her şey. Omuzlarında ki yük gitmiyordu işte. Parmağında ki yüzüğe baktı. Ağaç falan değildi. Kaldıramıyordu. Yola inip kaldırıma oturdu ve çantasını kucağına aldı. Kafasını çantasına yaslandığında sabahtan, hatta belki yıllardan beri tuttuğu tüm gözyaşlarını çantasına akıttı. Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Derek'e anlatmak istiyordu her şeyi. O bilirdi sevdiği birini kaybetmek ne demek ama ona bir şey olmasından korkuyordu.

Az sonra önünde duran lacivert arabadan gelen sesle hızla ayağa kalkıp gözlerini sildi ve hızlı adımlarını attı. Her ne kadar her adımında poposu yansa da olabildiğince hızlı adımlar atıyordu.

"Arabaya bin. Eğer bir daha söylemek zorunda kalırsam sana zor kullanmak zorunda kalacağım"

Stiles kafasını iki yana sallayıp elini havada salladı "Şirketine git lütfen yürümek istiyorum"

Derek sabırla şakaklarını okşadı ve hâlâ yürüyen sevgilisine baktı. "Arabaya. Bin. Dedim. Stiles!" Stiles yerinde durduğunda Derek arabasıyla yanına kadar gitti. Stiles'ta onu daha fazla sinirlendirmemek için arka kapıyı açtı ama o tok, bıkmış ses tekrar kulağında yankılandı.

"Yanıma"

Uzatmadan kapıyı nazikçe kapattı ve hiç acele etmeden ön koltuğa oturup kapıya yasladı bedenini. "Kendini yorma şirkete dönmeden inerim ben"

"Bize bir gecede ne oldu Stiles?"

"Bilmem ne oldu bize Derek?" Diyemedi senden kopmam lazım, senden ayrılmalıyım güzel gözlüm.

"Ben... Yanlış bir şey mi yaptım? Dün? Ya da herhangi bir gün"

Stiles ister istemez burukça gülümsedi ve kafasını iki yana salladı . Tüm sorun kendisindeydi. "Sorun ne o zaman? Neler oluyor sana Stiles? Sanki başka bir alemde, beni tanımıyor gibi davranıyorsun"

"İyiyim ben, geldik zaten görüşürüz"

Stiles arabadan inmek için kapıyı açtığında Derek onun bacağına elini koydu. "Canını mı yakıyorum" diye sorduğunda Stiles'ın gözleri tekrar doldu. Engel olamıyordu saatlerce, günlerce ağlayabilirdi. Yine de kafasını iki yana salladı.

"Ben iyiyim Derek bir sıkıntı yok. Söz veriyorum anneni iyileştireceğim"

İç sesi olaya seni de sen iyileştir diyerek müdahale ettiğinde kafasını salladı ve hastaneye girdi. Logan yine ordaydı. Ona önünden orta parmak çekip içeri girdi ve gözlerini silip acile indi.
------

Bölüm hakkında ki yorumlar buraya 😋


Bir Pasta Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin