Stiles;
Akşam olduğunda Niall'ı beşiğine bırakıp Derek'in odasına geçtim. Onun pijamasını daha giymediğini gördüğümde güzel bir gülümseme takınıp kollarımı arkadan beline sardım. Onun buz gibi sırtının soğukluğu anında bedenimi yanaklarımdan başlayarak ele geçirirken küçük öpücükler bırakarak ellerimi yukarı çıkardım.
Derek ise burnundan gülüp bana döndü. "Neler oluyor acaba" dediğinde omuz silkip ona tekrar sarıldım. Bu sefer dudaklarımın esiri onun dudakları olduğunda bir anda ayaklarım yerden kesildi ve sırtım yatakla buluştu.
"Seni çok özledim Derek"
Derek her zaman tatlı gelen gülümsemelerinden birini o pespembe dudaklarına yağdığında yutkunup yatakta yana kaydım. O da benim yanıma yattığında ona sıkıca sarılarak kafamı göğsüne koydum. Derek'te yorganı alarak üzerimize örttü.
"Yarın bir yerlere gitmek ister misin bebeğim"
Onun saçlarımın arasına bir öpücük bırakıp söylediği şeye yavaşça kafamı salladım. "Hastaneye mesela" diye sorarcasına ona baktım "bir doktor olacak kadar ilerleyip çalışamamak kötü hissettiriyor"
"Tabii ki Stiles. Gidip konuşalım tamam mı?"
"Teşekkür ederim"
Derek eliyle saçlarımı okşarken mayışıp onun üzerinde uyuyakaldım.
------Sabah güneşin ışıklarıyla birlikte kaşlarımı çatarak gözlerimi açtım ve sıkıca bana sarılan adama baktım. Uyurken olduğu kadar hiçbir zaman masum görünmüyordu. Yavaşça elimi sakallarına götürdüm ve yavaşça okşadım. Onun yanında olmak rahatlamaktı. Onun yanında olmak güven demek, nefes almak için garip bir şekilde zorunluluktu. Aynı bir bitkinin fotosentez yapamazsa öleceği gibi onu görmezsem ölecek gibiydim. Logan'ın yanında olduğum zaman Güneş'im yoktu, nefes almak zordu, o yeşil gözleriyle beni seven biri yoktu...
Bazen sadece geçtiğimiz yolları hatırıma getiriyordum. Sadece bir zorunluluk olan evlilik, şimdi birbirini seven iki kalpti. Küçük bir bebek ve birbiri için atan iki kalp...
Derek huzursuzlanarak gözlerini açtı ve yeşilleri benim üzerime kilitlendiğinde o muhteşem gülümsemesi yayıldı dudaklarına.
"Günaydın" diyip arkasına beni de alıp döndü ve ben küçük bir çığlık atarken dudaklarıma bir öpücük bırakarak saatini eline aldı.
"14 Mayıs 9.26" diye mırıldandığında bir bebek misali onun kolunda yatıyordum. Bacaklarım belinin üzerinden onun arkasına sallanıyordu. Fakat buna rağmen gayet rahattım.
Beraber ayağa kalktığımızda tişörtünü üzerine giyip bebek telsizinden gelen neşeli seslerin etkisiyle de koşarak Niall'ın odasına gitti.
"Bu evin en küçük üyesi de uyanmış mı? Günaydın Ni"
Ben onlara gülümserken üzerimi giyindim. O sırada da Derek bebeğimi giydirmişti. Bunu seslerinden anlayabiliyordum. Derek Niall'ı çok karşı çıksam da havaya atıp tuttu. Bunu hr yapışın da 'hop' diye bir ses çıkardığından biliyordum. Onu defalarca uyarmıştım.
Hızla odadan çıkıp odaya girdim. Görüntü ise havadan aşağı inen bebekti.
"Derek!"
Hızla kendini yatağa attı ve bebeğini karnına yatırdı. Uyuyor gibi yaptığında onların tatlılıklarına gülümsemekten başka bir şey yapmamıştım. Niall'ı kucağıma alıp eşsiz kahkahalarına eşlik ederken Derek'in karnını dürttüm. "Kalkmalısın uyuyan güzel...Kahvaltıya ne istersin"
"Natalie hazırlamıştır" diye mırıldandı gözleri kapalıyken. Bende gülümseyerek elini çektim ve ayağa kaldırdım. O hazırlanmak adına odaya giderken de mutfağa geçip Niall'ı bacağıma oturttum.
"Natalie teyzen döktürmüş yine" diyip küçük bir parça ekmeğe reçel sürüp Ni'nin ağzına uzattım. İştahla ekmeği çiğnerken kendimde aynısını yaptım. Ağzıma atmak üzereyken ise o büyük el elimi tutup ekmeği ağzına soktu.
"Senada mı yedireyim Derek"
"Bak şimdi sen bana yedir, ben Niall'a, Niall'da sana..."
"Ya da" dedim bir parçaya da kaymak sürerken "Ben Niall'a yediririm. Sende kendin yersin?"
"İyi o zaman"
Kafamı sallayıp bebeğimi doyurduktan sonra yere bıraktım. Emeklemeyi öğrendiği için sıkıntı etmiyordum onu. Masadayken Derek maillerini ve birkaç şeyi daha kontrol ederken sessizce kahvaltımızı yaptık.
------Bugün Derek kendi kendine izin vermiş, önce kendime çalışabileceğim bir hastane bulup ardından öylesine dolaşacaktık. Yani planımız bu yöndeydi.
Planımıza uygun bir şekilde kendime bir hastane bulup Derek sayesinde kolay bir şekilde alınmıştım. Tabii ki bunun için ufak birkaç soru sormuşlardı. Şimdide yanımızda ki onlarca paparazziyi es geçip yürümeye çalışıyorduk.
Herkesin kafa dinlemek için oraya geldiği bir alana girdiğimizde kapının yanında gördüğüm kadınla adımlarımı durdurdum.
"Abla?"
"Stiles"
Alice bana doğru hızlı adımlarla gelirken Derek'e baktım. O da gülümseyerek bana baktığında sıkıca ablama sarıldım.
"Nerdesin sen eşek sıpası"
"Seni çok özledim ablam"
Onun göz yaşları boynuma akarken benden ayrılıp Derek'in suratına baktı. Sonra da bebek arabasının üzerinde ki örtüyü aralayıp Niall'a baktı. Şimdi gözlerinin hedefi tekrar bendim.
"Bu adamla evlenip bir de çocuk mu yaptınız"
Yavaşça kafamı salladığımda Alice'nin o kocaman elleri kulağıma sarıldı. "Beni neden aramıyorsun hm?"
"Ah, özür dilerim abla. Bırak beni lütfen"
Derek beni kurtarmak için hareket ettiğinde Alice sevgilimin eline sert bir tokat at.
"Dokunma. Sana da soracağım"
------
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Pasta
FanfictionStiles Stilinski ünlü bir pastacı. Hale şirketine girmek için tek şansı şirketin patronu hiçbir şey beğenmeyen Derek Hale'ye pastalarını beğendirmek...