19. Bölüm

333 42 8
                                    

Sabah uyandığımda kendi yatağımdaydım. Derek'te dolabımdan birkaç kıyafet seçiyordu. "Derek" dedim hem uyandığımı belli etmek hemde ne yaptığını anlamak İçin. Elimi gözüme götürüp yatakta oturdum.

"Evet?" Onun kafasını bile çevirmeden söylediği şeye kaşlarımı çatıp ayağa kalktım. "Ne yapıyorsun?"

"Giyeceğin şeyleri seçiyorum Stiles bir şey yok uyumaya devam edebilirsin"

Gözüm ister istemez saate takıldı. Saat dokuza geliyordu. Derek üstünü giyinmişti ve şimdi çıkacak olmalıydı.

"Akşam bir toplantı var. Senin de gelmeni istiyorum, kıyafetlerini koydum buraya. Jen'i de bırakırım. Mesaj attığımda aşağı in"

Her şeyi sıralayınca kafamı salladım ve ilerleyip yanağına bir öpücük bıraktım. "Kolay gelsin"

Kafasını sallayıp odadan çıktığımda dolabın kapağına astığı takıma baktım. Tamamı siyahtı ve cebinde beyaz bir şerit vardı. Gömleğim de beyazdı onun dışında her yeri siyahtı.

Ona bakarak gözlerimi kapattım ve tekrar uykuya daldım. Uyandığımda saat on ikiye geliyordu. Ameliyat olduğumdan beri geç kalkıyordum. Bir diğer olumsuz etkiyse sınavı kazanmama rağmen hâlâ risk taşımamdan dolayı hiçbir hastane beni almıyordu. Daha doğrusu Derek yüzünden almıyorlardı.

Yavaşça ayağa kalktım ve banyoya girdim. Belimde havluyla çıktığımda saat bir olmuştu. Ben bir saat içerde ne yapmıştım ki. Omzularımı saate doğru silkip belimde ki havluyla banyoya geri girdim. Amacım traş olmaktı. Elimi en üst rafa atıp makineyi aldım ve yeni yeni çıkan sakallarımı aldım. Eğer sihirli bir 'sakal giderici' krem olsaydı onu ne olursa olsun alırdım kesin.

Aşağı inip öğle yemeğiyle kahvaltıyı bir edip yerken kapının çalmasıyla altımda ki havluyla göz göze geldik. İlerleyip kapının arkasına bacaklarımı sakladım ve kapıyı açtım.

"İyi günler" postacının sıcak bir tebessümle söylediği şeye bende gülümsedim ve kafamı salladım.

"Stiles Hale?"

"Benim"

"Şuraya bir imza alabilir miyim"

Kafamı sallayıp kağıda uzandım ve bir imza atıp küçük kutuyu aldım. Koşarak yukarı çıktım ve paketi açıp içindekine baktım. Louis Erard marka bir saat vardı içinde. Lacivert renkteydi. Ki bu benim en sevdiğim renkti.

İçinde herhangi bir fişte yoktu.
———

Saat akşam beşe gelirken ben kitap okuyordum ve hâlâ giyinmemiştim ama Derek'ten gelen mesaj hazırlanmamı söylediği için kıyafetlerimi giydim ve yerde duran ayakkabı kutusundan beyaz spor ayakkabımı giydim.

Derek'ten ikinci mesajı beklerken de onun odasına girip onun parfümünü sıktım. İlk defa bu kadar resmî giyinmiştim.

Birkaç dakika sonra bekleyemeyeceğimi farkedip dışarı çıktım ve Derek'i bekledim. Siyah Maserati MC20'yle geldiğinde arabaya akan salyalarımı durdurmanın mümkün olmadığını düşündüm. Ayrıca nerden çıkıyordu bu arabalar.

Derek önümde durduğunda açık cama eğildim ve elimi içeri soktum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Derek önümde durduğunda açık cama eğildim ve elimi içeri soktum. "Merhaba efendim isterseniz arabayı ben taşıyayım garibim kirlenmesin"

"Otur Stiles"

Dediğini dinleyip oturdum ve ellerimi ne yapacağımı bilemeden bacaklarıma koydum. Parmaklarımla bir ritim oluştururken arabanın içine göz attım.

"Saati takmışsın" dediğinde kafamı salladım ve "teşekkür ederim" diye mırıldandım. Aklımın hayalimin bile alamayacağı şekilde utanıyordum.

"Özür dilerim ama bu ne kadar. Cidden kaba olmak istemiyorum aldığın İçinde çok mutluyum ama ben, bana hediye almanı istemiyorum"

Derek burnundan gülmeye benzer bir ses çıkarıp gözlerini yoldan ayırmadan elime bir öpücük bıraktı.

"Saçmalamayı kes" dediğinde diğer elimi ağzıma kapatıp cama döndüm.

On dakikalık bir yolculuğun ardından işlek bir lokantaya geldiğimizde Derek'in ismiyle bir masaya alındık. Yuvarlak bir masaydı ve herkesi alması İçin gayet büyüktü.

"İyi akşamlar" Derek'e yönlendirilen iyi dileklere Derek nazikçe kafasını salladı ve bir sandalyeyi çekerek yol verdi. Neden böyle davranıyordu anlamamıştım ama yine de gülümseyerek açtığı sandalyeye oturdum.

"Mutluluklar dilerim" kırmızı bir elbise giymiş kadını duyduğumda gözlerimi ona çevirdim ve bize baktığını anladığımda ayağa kalkıp uzattığı elini tutup "teşekkür ederiz" diye mırıldandım.

Tekrar yerime oturduğumda Derek sandalyemi kendine biraz daha çekti. Tamamen yan yana olduğumuzda kulağıma eğildi

"Benim gibi kokuyorsun" dediğinde elimi ağzıma kapatıp gülümsedim. "Ah, çok garip. Parfümün üzerime sinmiş olmalı"

Bana gülümseyip ellerini masada birleştirdi ve birkaç kişi daha geldikten sonra toplantı başladı. Ben hiçbir şey anlamayıp yemek yiyordum sadece. Derek'te arada gözlerini bana dikiyordu.

"Siz olsanız ne seçerdiniz Bay Hale"

Az önceki kırmızı elbiseli kadının gözleri bana döndüğünde elimle kendimi gösterdim. O kafasını salladığında da çatalı kenara bırakıp gülümsedim. "İkinci seçenek. Yaşlılar parfümü pek sevmez. Gerek yaşlarından dolayı gerek hastalıktan dolayı ama gençler daha çok kullanır. Mesela siz"

Kadının yüzü kızarıp gözlerini kaçırdığında gülümseyip Derek'e baktım. O da gülerek bana bakıyordu .
———

Eve döndüğümüzde daha önce hiç bu kadar eğlendiğimi hatırlamıyordum. Bir toplantıya girmiştim ama çok zevkliydi.

Derek, ben gömleğimi çıkardığımda içeri girdi ve açık omzuma birkaç öpücük bıraktı. Ben ona sarılırken o da dudaklarını durdurup sakince bana sarıldı.

"Verdiğin cevaplara bile aşığım" dediğinde gülümseyip düğmelerini açtım. "Ben sadece ismine bile aşığım" diyerek onu karşıladığımda gülümseyip beni kucağına aldı. Ağzımdan ufak bir çığlık çıkardan sırtımı duvara yasladı.

Asla gülümsemeyen Derek Hale'in bana bakarken gülümsemesi bile bir onurdu benim gözümde.

Bir Pasta Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin