Stiles Morgan'ın kolunun altına girerek destek oldu ve onu dikkatlice hastaneye sokup bir sedyeye yatırdı. "Bekle nereye kadar ilerlediğini görmeliyim" Stiles koşarak eşyalarını aldı ve tekrar gelip Morgan'ın karnının filmini çekti. Şaşkınca ona baktığında ise Morgan yaramaz bir şekilde gülümsedi.
"Ş-şey, acaba yanlışlıkla hareket etmiş olabilir misin? İç organlarını göremiyorum"
Morgan başını yere eğip gözlerini sıkıca kapattı ve uzun bir nefes alıp tekrar kahverengilere baktı. "Hareket etmedim Bay Stilinski. Bir riskim var mı"
"Tanrı aşkına riske girebilecek organların görünmüyor!"
Morgan bir de ben bakayım diyip kağıdı çekti ve Stiles bir süre sonra kağıdı elinden aldı. Fakat tüm organlar olması gereken yerde çıkmıştı. Cam, mide ve kalın bağırsak arasında ki o küçücük boşluğa saplanmıştı.
"Pekala" diye mırıldandı. "Hayatı riskinin olmadığını gönül rahatlığıyla söyleyebilirim fakat bu hiç risk olmadığı anlamına gelmez. Şimdi camı çıkarıp durumuna bakalım tamam mı"
"B-ben kan göremem"
"Sıkıntı yok"
Stiles Morgan'ın koluna bir damar yolu açıp serumu taktı. Morgan, bir süre sonra Stiles'ın kattığı madde yüzünden uyurken Stiles hızlıca camı çıkarıp yarasını sardı. Durumunu tekrar kontrol etti ve herhangi bir sorun çıkmadan her şeyi halledip diğer hastasına bakmak için Morgan'ın yanından ayrıldı.
------Bir saat sonra Morgan yavaşça gözlerini açtığında başında dosyasını kontrol eden Stiles'ı gördü. "S-Stilinski"
"Merak etme iyisin. İki güne seni taburcu edelim"
Morgan yavaşça yatakta doğruldu fakat Stiles kalkmamasını haykırarak onu yatırdı. "Kalkamazsın. Bir süre dinlen"
"Teşekkür ederim Stiles"
"Hipokrat işte"
Morgan onun bu samimi esprisine gülümsedi ve tuttuğu eli bıraktı. Stiles'ta onu kontrol ettikten sonra odadan ayrıldı.
------Stiles, iş saati bittiğinde Morgan'ı son kez kontrol etti. Adam parlak mavi gözlerini Stiles'a doğru çevirdi ve yalvaran bakışlarını kullandı. "İyi akşamlar bay Stilinski"
Stiles kafasını sallayıp odadan çıktı ve kıyafetlerini giydi. Saat altıya yeni yeni geliyordu ve Stiles, Niall'ı almaya geç kaldığını biliyordu. Olabildiğince hızlı kreşe vardığında koşar adım içeri girdi ve bekleme odasına girdi. Öğrencileri orada bekletiyorlardı. Ağlayan Niall'ın önüne çömelip telefonuna bakan öğretmeni gördüğünde ise telefonu çaldı. Öğretmen kendisini arıyordu.
"Niall!"
Küçük çocuğunda öğretmeninde bakışları kendisine döndüğünde Niall koşarak babasının kucağına atladı ve boynunda ağlamaya devam etti. "Affedersin bebeğim"
Öğretmen gülümseyerek Stiles'ı uğurladığında Stiles oğlunu arabaya oturtup alnına bir öpücük bıraktı. "Şimdi eve gideceğiz bebeğim, merak etme. Buradayım ben"
"Beni bıvakacaksın sandım"
Stiles kafasını iki yana sallayarak sürücü koltuğuna geçti ve hızlıca evine vardı. Giderken de Niall'ın en sevdiği tatlıdan aldı ve küçük çocuğun gönlünü aldı.
"Biz geldik" diye bağırdı neşeyle. Niall'ı yere bıraktı ve montunu çıkarıp dolaba koydu. "Kimse yok mu"
Evin neden bu denli karanlık olduğunu salona girdikten sonra anlamıştı. "Size bir milyon kez perdeleri açmanızı söyledim" diye bağırdı tekrar. Jennie evde olmalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Pasta
FanfictionStiles Stilinski ünlü bir pastacı. Hale şirketine girmek için tek şansı şirketin patronu hiçbir şey beğenmeyen Derek Hale'ye pastalarını beğendirmek...