Fated ✓ | Jikook

Part 6

Jimin's POV

İster inanın ister inanmayın, o siteye dahil olduğum süre boyunca sadece bir erkekle cinsel ilişkiye girdim.

İlk başta, bir seanstan sonra asla aynı partnerle görüşemeyeceğimizi düşündüm, ancak her iki taraf da kabul ettiği sürece sürekli olarak aynı partnerle birlikte olabileceğimizi öğrendim.

Bu nedenle, benim için daha güvenli bir seçim olduğundan aynı adama bağlı kalmaya karar verdim.

Ve Minji'nin miras aldığı bakışlardan, onun babasının görünüşüne benimkine kıyasla daha fazla sahip olduğunu söyleyebilirim.

Birlikte olduğum erkeğin kim olduğunu bilmiyorum ama Minji neredeyse bana hiç çekmemişti. Hatta bazıları onu doğurmak yerine evlat edindiğimi bile düşünüyorlardı.

Büyük ve yuvarlak gözleri kesinlikle benim tarafımdan değildi çünkü aile üyelerimin çoğu gülümsediğinde küçük gözleri yüzünden etrafı bile göremezdi.

Ve onun ince üst dudağı kesinlikle benim kalın dudaklarımla aynı değildi.

En önemlisiyse tavşan dişleri, aman tanrım, çok tatlılar ama kesinlikle benimle alakalı değiller.

"O kadar tanıdık geliyor ki bu biraz ürpertici," diye aniden yanımdan gelen bir ses beni korku içinde zıplattı.

"Aman Tanrım, hyung! Sen ne zaman geldin?" Şaşkınlıkla sordum ve aniden mağazaya sessizce giren takım elbiseli Yoongi hyung'a baktım.

"Sadece birkaç dakika önce, birkaç şey almam gerekiyor çünkü yarın... patronumla başka bir iş gezisine çıkmak zorunda kaldım?" Yoongi hyung'un uzun duraklaması, donmuş bir halde durup Minji'ye bakarken beni meraklandırdı.

"Patronunun nesi var?"Diye sordum, sadece ani garip davranışlarından dolayı endişe ederek.

"Jimin, daha önce Jeon Jungkook adında bir isim duydun mu?" sorusu ile kaşlarımı çatarak biraz düşündüm.

"Hmm, sanmıyorum. Neden?"  Az önce duyduğum ya da bugün ilk defa duyduğum ismi düşünerek cevap verdim.

"Bu patronumun adı. Hani şu hala genç ama büyük başarıları olan?"diye sordu, nedenini bilmediğim bir şekilde daha da fazla heycanlanarak.

"Evet, Bunu bana daha önce de söylemiştin. Bu yüzden babası şirketi ona devrettikten sonra bile onun için çalışmaya devam etmeye karar verdin, değil mi?"

"Evet, bu doğru. Onunla daha önce hiç tanışmadın mı?" Diye tekrar sorduğun da hevesli hali yüzünden biraz kafam karıştı.

Daha önce hiç hevesli bir Yoongi görmemiştim.

"Hayır Yoongi hyung. Bunu neden soruyorsun?"

"Onunla tanışmak ister misin? Yarın beni havaalanına götürmek için alacak" dedi birdenbire.

"Bilmiyorum hyung. Onu görmeme gerçektende gerek var mı emin değilim " diye şüpheyle yanıtladım.

"Sadece, yüzüne bir bak. Bu fikri düşünen tek kişinin ben olmadığımı doğrulamam gerekiyor."

"Pekala, madem ısrar ediyorsun. Ne de olsa minji'yi kreşine götüreceğim. Belki aynı anda dışarı çıkarsak patronunun yüzünü görmem sorun olmaz?" Çokta emin olmayarak kabul ettim. Yoongi hyung zaferle gülümsedi ve ihtiyacı olan şeyleri almak için gitti.

Her zaman iş gezisine çıkmadan önce bunu mutlaka yapardı.

"Ne konuşuyordunuz?"  Hoseok hyung aniden belirdiğinde ikinci kez şoktan dolayı sıçradım.

"Tanrım, böyle aniden ortaya çıkmayı gerçekten çok seviyorsunuz." Gömleğimi kavrayıp Hoseok'a döndüm.

"Ne diyorsun sen? Az önce Minji ve çocuklarla geldim, bizi gördün. Neyse Yoongi'yle ne konuştunuz?"

"Hobi hyung, Yoongi hyung'un patronunu daha önce gördün mü?"

"Patronu mu? Sanmıyorum, Yoongi hyung gerçekten meslektaşlarıyla veya şirketinden biri ile beni tanıştırma zahmetine bile girmiyor, neden?"

"Yarın patronuyla tanışmamı istiyor," diye bilgilendirdim.

"Hyung mu istedi? Bu çok tuhaf, bunu neden yapsın ki?" Hoseok hyung, Yoongi hyunga az önce açık tenli erkeğe attığım bakışların aynısını atarken sorguladı.

"Ben de bilmiyorum. Patronunun Minji'ye benzediğini ve bu fikre sahip olan tek kişi olmak istemediğini söyledi." Ona nedenini söylediğimde Hoseok, Yoongi'ye öncekinden daha da tuhaf bir bakışla baktı.

-