Part 12

4.5K 427 26
                                    

Jimin's POV

"Üzgünüm ama ne?" Ani davetine karşı kulaklarıma inanamayarak tekrar sordum.

"Benimle bu geceki akşam yemeğine katılmak ister misin?"

"Anne, gidebilir miyiz? Gitmek istiyorum, lütfen?" Minji tekrar cıvıldadığında bir anlığına diyecek birşey bulamadım.

Tanrım, bu çok saçma.

Adından ve Yoongi'nin patronu olduğundan başka hiçbir şey bilmiyorken neden onunla akşam yemeğine gideyim ki?

Ama Minji'ye hayır diyemezdim.

Bana o gözlerle baktığında değil,
ki bu ürkütücü bir biçimde şu anda kucağında oturduğu adama benziyordu.

Ancak onu çok fazla şımartmayacağıma dair kendi kendime söz vermiştim ve bu ona katı olmam gereken zamanlardan biriydi.

"Minji bebeğim, lütfen bir saniye Mang ve Shooky ile oynar mısın, annenin Bay Jeon'la konuşması gerekiyor," diye nazikçe sordum ama Minji ne demek istediğimi hemen anladı.

Biraz somurttu, ama sonunda adama son bir kez daha sarıldıktan sonra yavaş yavaş oyun odasına doğru yürüdü.

"Affedersiniz, Bay Jeon, ama-" Minji gözden kaybolur kaybolmaz konuşmaya başladım, bu fikre çabucak karşı çıkmak istiyordum.

"Jungkook. Bana sadece Jungkook de lütfen,"

"Pekala, Jungkook. Teklifini kabul edebileceğimi sanmıyorum," diye dürüstçe reddettim, adamı neden reddetmem gerektiğine dair bahaneler ya da sebeplerle oyalamaya gerek duymadım. Reddetmemin sebebini zaten biliyor olmalıydı.

Genç ve zeki olması gereken bu adamın Minji'nin fikrini kabul etmesi yeterince tuhaftı ve ben de onun teklifini kabul edersem eminim daha da garip olurdu.

"Doğru, tabii"

"Üzgünüm,"

"Oh, hayır, hayır. Özür dilemesi gereken kişi benim. Bende bir yabancının ani bir akşam yemeği davetini reddederdim. Sanırım yemeğe yalnız gitmekten çok korkuyorum ve bu yüzden sana sormadan önce yeterince düşünmedim," diyerek özür diledi, her iki yanağında da küçük bir pembelik varken yaptıklarından dolayı telaşlı görünüyordu, bu hallerine gülümsedim.

Dürüst olmak gerekirse oldukça sevimli gözüküyordu.

Bir kez olsun kas adam beni korkutmadı.  Ondan korktuğumdan değil, sadece bu kadar başarılı, kendinden emin ve olduğu gibi güçlü görünen birine karşı kendimi çok küçük hissediyordum.

"Sorun değil," Diyerek temin ettim ve ona yumuşak ve anlayışlı bir gülümseme gönderdim.

Kahvesinden son yudumunu aldıktan sonra "Artık gitmeliyim" dedi.

"Elbette, sana kapıya kadar eşlik edeyim"

Oturduğu yerden kalktı ve ön kapıya doğru yürüdük ama ayakkabılarını giyerken sanki bana bir şey sormayı düşünüyormuş gibi göründüğünü fark ettim.

"Evet?" Gözlerimin içine bakarken sordum ve -yakışıklı yüzünden bir şey kaybettirmeyen- garip bir gülümseme takındı.

"Ah, sadece gitmeden önce son kez kızınızı görebilir miyim diye merak ediyordum," diyerek tereddütlü bir sesle sordu.

İsteği temkinli bir şekilde ona bakmamı  sağladı ama onun ayrıldığını Minji'ye de haber vermem gerektiğini düşündüm. Daha öncede ona bağlı olduğundan, adam ona veda etmeden ayrılırsa çok ağlayacağını tahmin etmiştim.

"Onu getireceğim, lütfen bir saniye burada bekleyin," diye kibarca adama bilgi vererek hızla oyun odasına yürüdüm ve kollarımda kızımla birlikte geri dödüm.

"Baba, gidiyor musun? Anne, babamla yemeğe gidemez miyiz?" Jungkook'u zaten ön kapıda gördüğü için üzgün gözlerle sordu.

"Birdenbire işim çıktı, Minji. Üzgünüm," Jungkook onunla konuştuğunda Minji, şaşırtıcı bir şekilde gözyaşları yanaklarına düşmeden önce onları silerken bu haberi çok kolay kabullendi.

"Tamam baba. Ama yine evimize geleceksin, değil mi?"  ani sorusu ikimizi de şaşırttı ve Jungkook Minji'ye bakmadan önce bir saniye bana baktı.

"Belki gelebilirim," diye yumuşak bir şekilde gülümsedi ve soruyu yanıtladı.

"Söz mü?" küçük serçe parmağını çıkarırken sordu ve Jungkook tereddüt etmeden kendi serçe parmağını onunkine geçirdi.

"Söz"
-

Fated ✓ | JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin