Güven sabırlı bir adamdı. Sakin bir adam sayılmasa da- sabrı tükendiğinde öfkesi bir yanardağ patlamasını andırsa da- kontrollü bir adamdı. En azından o ana kadar öyle olduğunu sanıyordu.
Bu saf kadın ne yapmaya çalışıyordu ki böyle? Her şeyi berbat edecekti. Kadınlar! diye söylendi içinden. Her zaman- her koşulda- en olmadık zamanlarda ortaya çıkıp her şeyi karıştırmakta üstlerine yoktu.
Tam da babasını ikna etmeye bu kadar yaklaşmışken, o yara bere içindeki suratıyla ortaya çıkmış ve her şeyi berbat etmişti.
"Sen ne yapmaya çalışıyorsun?" diye kadına çattı.
"Sakın beni suçlama" kadın kısa boylu sayılmazdı, dimdik duruyordu ve savaştan sağ kurtulmuş gibi görünen biri için dimdik duruyordu. "Beni bu işe sokan sizsiniz. Ben sadece akıntıda sürükleniyorum." Sesindeki öfkeli ton çok baskın olsa da alttan alta çaresizliği belli oluyordu.
"Ben sizi yalnız bırakayım. Konuşmanız gereken şeyler vardır."
Güven öfkeyle babasına döndü "Ne yapmamı bekliyorsun?" diye çıkıştı "Elime Allah'ın belası bir yüzük alıp evlenme teklif etmemi mi? Öyle bir şey asla olmayacak!"
"Bak bu kalbimi gerçekten kırdı işte." Kadına yan gözle baktığında hiç de kırılmış gibi görünmüyordu, daha çok bir şeyleri kırıp dökebilecekmiş gibi duruyordu.
Babası tek kelime etmeden dışarı çıktığında, Güven derin bir nefes aldı. O, kadınlara iyi davranması öğretilerek büyütülmüştü, onlara bağırması değil.
Yine de içinde bulunduğu durumda kaba davranmaya- az da olsa hakkı vardı. "Ne yapmaya çalışıyorsun?"
"Egonu zedelemek istemem ama ben de seninle evlenmek istemiyorum."
"O zaman evlenme!" ellerini saçlarının arasından geçirip sesini alçalttı "Bir çıkar yol mutlaka bulacağım."
Kadın çantasını üzerindeki Hermes logosuna aldırmadan yere atıp kendini koltuğa bıraktı "Şu anki durumda bir çıkar yol yok" sesi öfkeliden çok bezgin çıkıyordu "Ben seninle evlenmezsem, Tekin, Dilşah'ı o çocukla evlendirir."
"Saçmalama" dedi "Kimseyi zorla evlendiremezler." Gerçi kadının yüzüne baktığında bu söylediğinden o kadar da emin olamadı. "Bu yüzden mi ikna oldun? Ona zarar vereceğinden mi korkuyorsun?"
Kadın, kafasını kaldırdı, merakla baktı "Anlamadım. Ne zararı?"
"Yüzüne ne oldu?"
"Ne? Ne deme..." Bir anlığına durdu ve sorusunun ne anlama geldiğini kavradı "Hayır, tabii ki" diye itiraz etti "Babam da amcam da bencil, çıkarcı insanlar olabilirler ama kızlarını dövmezler. Böyle bir şeyi nasıl düşünürsün?"
Çok güzel. Sanki suratının yarısı mor, yarısı kahverengi bir şekilde oturan başkasıymış gibi... "Yüzün mosmor. Ne düşünmemi bekliyordun ki?"
"Her normal insan gibi kaza geçirdiğimi düşünebilirdin!" Tek eliyle dalgalı bakır rengi saçlarını geriye atıp ayağa kalktı "O kızı evliliğe ikna etmesi için yumruğuna ihtiyacı yok. Çocuk daha 17 yaşında ve ailenin bütün yükünü üzerine bırakıyorlar. Ne yapmasını bekliyorsun ki?"
"Bak" dedi, kadının haklı çıkışını görmezden gelerek "Babamı tanırım. Bu saçma inadından vazgeçecektir."
"Ben de babamı tanıyorum. O anlaşma için seninle kendisi bile evlenir. Baban onları köşeye sıkıştırdı." Mercan derin bir nefes aldı "Nasılsa bilmiyorsan da öğreneceksin. İşleri iyi durumda değil. İflas uzak bir ihtimalse de bir ihtimal. Babam da amcam da iflas etmemek için her şeyi yapar, her şeyi feda eder ve 17 yaşındaki bir kızın hayatı tartışma bile gerektirmez."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bize Aşk Lazım (Mükemmel Planlar Serisi 1)
RomanceSıradan bir aile ziyareti ne kadar karışabilir ki? Peki ya sıradan bir iş anlaşması? Mercan Yavuz biraz şaşkın oldukça sakar olsa da kuzenleri, işi ve köpeğiyle yeterince mutluydu. Aşka kimin ihtiyacı vardı ki... Mercan'ın değil. Aşk denenmiş, başar...