"Babayı unutmak yok, tamam mı Prensesim? Bu hain amcanı da sakın benden daha çok sevmeye kalkma." Tılsım anlamsız sesler çıkarırken, Güven hayranlıkla küçük kızını izledi. Annesinin minik bir kopyasıydı. Şanslı bir herifsin diye düşündü. Aşık olduğu kadının her bir zerresi küçük kızlarına işlenmişti ve Güven şahane iki adet dişiyle aynı evdeydi. Bir süre olmayacaksın! Hatırladığı şey kaşlarının yeniden çatılmasına neden oldu. Buğra'ya dönüp "Bana bak lan!" dedi sert bir sesle. "Kızıma dikkat et! Gözünü üstünden ayırma. Hasta falan olursa sik..."
"Güven!" Karısının uyaran sesini duyunca küfrünü tamamlamaktan vazgeçti. "Öyle kızımın yanında içip sıçıp, sevgilinle şey yapmak yok!" Mercan'ın yeniden kızacağını bildiği için cümlesini sansürledi.
Ama görünen o ki Buğra, onunla aynı hassasiyetlere sahip değildi. "Ne yapmak yok?" dedi muzır bir gülümsemeyle.
"Gösterirsem, anlarsın! Edebinle dur, kızımın yanında!"
"Ay hadi ama Güven!"diye isyan etti, Mercan sonunda. "Hafta sonu için gidiyoruz alt tarafı!"
"Yok Mercan!" dedi amcasının kucağında kollarını ona doğru açmış sızlanan kızına baktı. "Yapamayacağım ben. İlk yılbaşında ondan ayrı kalamam."
Mercan kederle içini çekti. Böyle olacağını biliyordu ve Güven'e de hatırlattı. "Ben sana demiştim, bırakamazsın diye! Ama sen beni dinledin mi? Hayır! Ne işi var benim Prensesimin bu karda kışta Uludağ'da hasta olur, o. dedin"
"Tamam!" dedi Güven huysuzca, "yapabilirim sandım, olmadı. Beni azarlayacağına git de Prensesimin çantasını getir."
Mercan, kızını kollarına almış, yeni bir aşka yelken açan adamı izledi. Üst kata çıkarken, Buğra'nın "Hani Tılsım benimle kalacaktı!" diye sızlandığını duydu. "Yeğenimle görüşme hakkımı engellediğin için sana dava açacağım!"
İstemeden güldü Mercan, Tılsım doğduğundan beri ikili arasında amansız bir savaş vardı ve tahmin ettiği gibi Güven kılıcını çekti. "O benim!" diye tısladı. "Git kendine bir tane yap!"
Mercan'ın gür kahkahası evi inletti.Uzun bir yolculuğun sonunda nihayet odalarına vardıklarında Güven hemen uzanıp kızını kollarına alınca Mercan yüzünün düşmesini engelleyemedi.
Hadi ama! Kendi kızını kıskanıyor olamazsın, değil mi?
Mercan, Bilinçaltı Cadı'sının ağzına ıslak banyo terliğiyle vurmak istedi. Elbette gerçekleri söylediği için değil.
Ama Güven'in bazı zamanlar kızını görüp onu tamamen unutması zoruna gitmiyor değildi. Daha da zoruna giden, uğruna saatlerce sancı çektiği, gecelerce uykusuz kaldığı ve beslediği kızının babasını annesinden daha çok sevmesiydi. Mercan bu gerçeği daha Tılsım iki aylıkken kabul etmişti. Kocası resmen gözlerinin önünde aşk yaşıyordu.
"Saçmalama Mercan!"
"Bir şey mi dedin, hayatım?"
Farkında olmadan yüksek sesle konuşmuştu. "Hayır."
Güven son iki aydır önemli bir anlaşmanın eşiğindeydi ve Mercan kocasını özlemişti. Tamam, her gece yanlarındaydı ama yeni baba olmanın verdiği hevesle evde harcadığı tüm zamanı kızına ayırıyordu. Mercan bunu sevdiğini itiraf etmek zorundaydı. Güven muhteşem bir babaydı ama kocasını özlemişti. Üzerindekileri çıkarıp duşu açtığında gözü kapı koluna kaydı. Eskiden Güven onun yalnız duş almasına imkansız izin vermez, en azından edepsiz bir ima savururdu.
Karısının aklından geçenlerden habersiz, Güven kızını azarladı. "Anneyi çok yoruyorsun, Prenses. Sürekli ağlıyorsun ve anne üzülüyor. Güçlü bir kız ol. Öyle gecenin bir vakti ağlayıp anneyi uyandırmak yok, artık. Sen kocaman kız oldun. Büyük kızlar geceleri kesintisiz uyurlar."
Henüz bir yaşına varmamış kızının çıkardığı seslere gülümsedi. Hemen uyuyacağını bildiği için yatağa uzanıp, göğsüne yatırdı. Bu artık bir gelenek haline gelmişti. Mercan bütün gün işte ve evde kızlarıyla ilgileniyordu ve akşam ne kadar yorgun olursa olsun Güven, karısı azıcık da olsa rahat nefes alsın diye kızını uyutuyordu. Mercan'ın ne kadar yorgun olduğunu görüyor ve onu rahatlatmak istiyordu.
Tılsım beklediği gibi göğsünde uyuyakalınca yan tarafa yastık koyup yatağa yatırdı ve aynı anda banyo kapısı açılıp Mercan üzerinde minicik bir havluyla dışarı çıktı. Güven boğazına takılan yumruyu yutmak için iki kez yutkunmak zorunda kaldı. Mercan'ın teni sıcaktan kızarmıştı, üzerinde hala su damlaları vardı ve küçük havlusu Güven'in hayal gücüne pek az şey bırakıyordu. Elleri karıncalandı, arzu sert ve hızlı geldi. Bebek doğduğundan beri evliliklerinin bu yönü biraz sekteye uğramıştı ve Güven sırf bu yüzden diğer iki kaplumbağadan vazgeçebilirdi. Anne olmak, Mercan'a inanılmaz yakışmıştı ve Güven de baba olmayı seviyordu ama evli olmayı ve karısıyla yaramazlık yapmayı da seviyordu. İç güdüsel olarak kızına bakış atıp huzurla uyuduğunu görünce valizinde kıyafet arayan karısına yöneldi. Üzerine eğilip "Boşver onları" diye üfledi kulağına doğru. "Nasılsa giymene izin vermeyeceğim."
Mercan kıyafetleri valizin içine atıp ona döndü ve tek kelime etmesine izin vermeden üzerine atıldı. Güven karısını kucakladı, süit odanın diğer kapısını tekmeyle açıp savrulurcasına içeri girdi. Kendini Mercan'ın teninde kaybetmeyeli uzun zaman olduğunu, güzel karısını çok uzun zamandır ihmal ettiğini fark etti. Her anın tadını çıkarmalıydı.
Mercan'ın dudaklarına ufak bir öpücük kondurdu, minicik. Gerisi için zamanları vardı. Mercan'ın şaşkın bakışları altında yatağa uzanıp ellerini başının arkasına yasladı. Karısı hala şaşkın biraz da hayal kırıklığına uğramış bir ifadeyle bakınca sinsice gülümsedi. "Havlun" dedi, boğuk bir sesle. "Çıkarsana."
Mercan'ın yüzündeki ifade hemen yerini oyunbazlığa bıraktı. "Çıkarmalı mıyım, acaba? Belki de çıkarmamalıyım."
Kadın havlusunu düzeltip yatağın karşısındaki koltuğa giderken Güven kadının kalçasının normalinden daha fazla sallandığına yemin edebilirdi. Karısı koltuğa, açılan bacaklarını, ya da havlusunun saklamakta yetersiz kaldığı diğer yerlerini önemsemeden oturunca, Güven karar verdi, bu oyun iki kişilikti. Mercan'ın bakışlarını üzerine çekerek yatakta dizlerinin üzerinde doğruldu ve gömleğinin düğmelerini çözüp, beyaz gömleği yere fırlattı, aynı akıbeti pantolon ve ayakkabılar da yaşayınca üzerinde sadece siyah boxerı olduğu halde yatağa uzandı. Karısının aç bakışları çıplak göğsünde dolaşıp çamaşırından belli olan erkekliğine takılınca gülümsedi. "Onu özledin galiba."
"Bilmem, çok uzun zaman oldu. Hatırlamıyorum."
Karısının haklı sitemi içini sızlattı. Onu ihmal etmişti. Elini uzatıp "Gel bana sevgilim. Karımı sevmeme ve onu ihmal ettiğim için özür dilememe izin ver."
Mercan ayağa kalktı, havlunun iki göğsünün arasında duran düğümünü çözüp havluyu yere bıraktı. "Yarın toplantın var. Çalışman gerekmiyor mu?"
"Sen karşımda böyle bir Tanrıça gibi dururken mi? Hayır!"
Mercan'ın oyuncu çığlıkları arasında atılıp onu yatağa çekti. Şanslılardı ki Tılsım babasının sözünü dinleyip büyük bir kız olmaya karar vermiş ve büyük kızlar gibi deliksiz bir uyku çekmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bize Aşk Lazım (Mükemmel Planlar Serisi 1)
RomanceSıradan bir aile ziyareti ne kadar karışabilir ki? Peki ya sıradan bir iş anlaşması? Mercan Yavuz biraz şaşkın oldukça sakar olsa da kuzenleri, işi ve köpeğiyle yeterince mutluydu. Aşka kimin ihtiyacı vardı ki... Mercan'ın değil. Aşk denenmiş, başar...