"Ben elmalı martini istiyorum" Mercan belki de yıllardır flört etmemişti, en azından bu şekilde ve şimdi arkası aynalarla kaplı barın önünde kendinden emin bir şekilde duran barmene gözlerini kırpıştırarak baktı. Barmen böyle bir mekândan bekleneceği gibi işinin ehli bir yakışıklıydı. Kaslı kollarını kaplayan dövmeleri ilgi çekiciydi ve bordo gömleğinin üzerine giydiği klasik ceket mükemmel fiziğini göz önüne seriyordu.
"Güzel bir kadın için güzel bir içki" diye cevap verdi martiniyi çalkalarken.
Belki biraz daha yaratıcı olabilirdi.
Bilinçaltı Cadısı tüm gün boyunca hız kesmeden aksiyona devam etmişti ve şimdi de iş başındaydı işte.
"Seni daha önce burada görmedim." Giderek daha sıkıcı olabileceğini kim bilebilirdi ki?"
"Daha önce hiç gelmemiştim."
"Belki daha sık gelmeye başlamalısın". Bilinçaltı Cadısı bile sadece gözlerini devirmekle yetindi. Mercan martiniyi belli belirsiz bir gülümseyerek aldı. Artık flört etmek falan istemiyordu.
Masaya döndü. Küçük yuvarlak masanın üzeri o kadar küçük bir masa için fazla bardakla doluydu. Martini bardağını bulduğu ilk boşluğa yerleştirdi ve yerine oturduğu sırada İklim'in Nil'e "istersen gidelim" dediğini duydu.
"Ben gitmek istemiyorum" diye sızlandı, Mercan. İçtiği beşinci kadehti ve ilk iki cin tonikten sonra hafif çakırkeyifliğin azıcık ötesine geçmişti bile.
"Ben de" diye diretti, Nil. "Sırf Ateş burada diye kaçıp gidecek değilim."
Aslında Ateş sadece orada değildi, Burlesque bizzat Ateş Ateşoğlu'na aitti. İstanbul'un yarısındaki kulüplerin, barların ve eğlenceyle alakalı herhangi bir mekanın olduğu gibi. Mercan başka bir yere gitmek istese de Saye bastırmış, Nil bunu açık bir baş kaldırı olarak görmüştü. Sonuç olarak Burlesque'de Ateş Ateşoğlu'nun kara suları içindeydiler. Ve işin en muhteşem kısmı Ateş'in de o an aynı kara sularında olmasıydı.
"Hem Saye de çok eğleniyor" diye destekledi Mercan. "Bence o da kalkıp gitmek istemez."
Saye omuzlarını açıkta bırakan kırmızı mini elbisesiyle daha birkaç dakika önce tanıştığı adamla dans etmekle meşgul olduğundan konuşmaya katılmasa da Mercan onun da bu fikri destekleyeceğini biliyordu.
"Bence İklim haklı" diye araya girdi Sedat. Genç adam koltuk değneğinden kurtulmuş, parlak gümüş bastonu iki bacağının arasında duruyordu. Tuvaletlerin olduğu tarafa bakıp "Hem Tolga da burada" dedi. "Bir tatsızlık çıkmasın."
"Ateş, görgüsüz, kaba herifin teki olabilir ama Tolga gayet medenidir. Ateşten haberi var. O böyle şeylere takılmaz."
Mercan bunun o kadar da iyi bir özellik olduğundan emin değildi. Yani Tolga'nın medeni ve birlikte olduğu kadının geçmişiyle barışık olması elbette iyi bir şeydi ama sorun zaten kadının geçmişinin geçmemiş olmasıyken bu medenilikten çok umursamazlık gibi görünüyordu. Mercan, tüm dünyanın farkında olduğu gerçeğin farkında olmaması için Tolga'nın beyninin süngerden hallice olması gerektiğini düşünüyordu ya da adam ölümüne iyi niyetliydi.
İçkisini yudumlamaya başladı. Aradan geçen birkaç dakikada tartışma iyice alevlenmişti. "Tamam" diye sözlerini kesti "Ortalık karışırsa gideriz, şimdiiiiiiii" kadehini havaya kaldırdı " Şerefe"
Aslında gün berbat başlamıştı. Sedef-Oğuz Gümüş çiftinin dönüş haberi Güven'in garip ruh haliyle birleşince bulmacanın parçalarını oturtmak Mercan için zor olmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bize Aşk Lazım (Mükemmel Planlar Serisi 1)
RomanceSıradan bir aile ziyareti ne kadar karışabilir ki? Peki ya sıradan bir iş anlaşması? Mercan Yavuz biraz şaşkın oldukça sakar olsa da kuzenleri, işi ve köpeğiyle yeterince mutluydu. Aşka kimin ihtiyacı vardı ki... Mercan'ın değil. Aşk denenmiş, başar...