"Elinden geleceğinden eminim de..." yüzünde ilk defa o kendine has alaycı gülümsemesi belirdi "Soracağım sorunun ne olduğunu duymadan bu kadar içten yardım teklif etme istersen."
"Nil, aramızda ne yaşanırsa yaşansın hiç fark etmez, yardımıma ihtiyaç duyduğunu söylüyorsan, senin için orada olurum." Tanıştıklarında ikisi de birer çocuk sayılırlardı, hiçbir şey değilse bile aradan geçen zaman bu şekilde olmasını gerektirirdi.
"O zaman bana spermlerini verir misin?"
Ateş bir an soruyu yanlış duyduğunu düşündü. Ama hayır... Nil tam da bunu söylemişti.
"Efendim?"
Nil sıradan bir şeyden bahseder gibi "Spermlerini istiyorum." diye yanıtladı.
"O kısmını duydum" dedi, kendisi de anlam veremediği bir şekilde sakindi. Sanki her şey gerçeküstüydü. Sanki o an o odada değillerdi, bu konuşmayı yapmıyorlardı. "Anlamadığım buna niçin ihtiyaç duyduğun"
Nil ona bir an sanki Ateş bir aptalmış gibi baktı "Bebek için elbette."
"Orası zaten açık da..." durdu, konuştukları şey o kadar saçmaydı ki Ateş aklını toplamakta zorlanıyordu. "Nil" dedi sabırsız bir şekilde "Ne olup bittiğini anlatacak mısın?"
"Anlatacak bir şey yok." Bir an durdu, alt dudağını dişlerinin arasına aldı ama Ateş'in bakışlarını fark edip hemen saldı "Yani, seni ilgilendirecek bir şey yok."
"Benim spermlerimden başka demek istiyorsun."
"Tamam, doğru bir noktaya değindin" diye kabullendi Nil. Ateş aradaki derin sessizliğe bir süre tahammül etti ama Nil'in konuşmaya niyeti yoktu.
"Nil, anlatacak mısın?"
"Bir süredir çeşitli testlerden geçiyorum" dedi, sesi kısık adeta zar zor duyuluyordu "Son iki yıldır yumurtlama kapasitem yarı yarıya düştü. Kısacası önümüzdeki iki, üç yıl içinde yumurtlamam tamamen kesilecek, menopoza gireceğim."
"Ama bu çok saçma" dedi Ateş inanmaz bir halde. Nil daha 29 yaşındaydı. "Çok gençsin."
"Bu yüzden adı erken menopoz." Boğazını temizledi "Şu ana kadar hiç çocuk sahibi olmayı düşünmedim. Çocuğun yokken önünde uzun zamanın var sanıyorsun ama benim zamanım tükenmek üzere. Kıbrıs'ta bir klinikle görüştüm, aşılama yapıyorlar. Ama ben herhangi bir erkeğin bebeğini istemiyorum. Bunu uzun süredir düşünüyorum ve açıkçası bu zamana kadar yaptırmamamın sebebi de bu. Duygusal bir şeyler paylaşmadığım bir erkeğin bebeğini doğurmak bana göre değil ama bunu bekleyecek kadar zamanım yok."
Tam da Nil'e göre bir çıkarımdı. Yüzeydeki sert kabuğun altında gereğinden fazla hassas ve kırılgan bir yüzey vardı, her an incinmeye, her an bağlanmaya hazır, sıcak ve güvenilir. Ama bildiği kadarıyla Nil'in bir sevgilisi vardı. Onun yanında uzaklaşıp koşarak gittiği bir sevgili.
Sorarken dişlerinin gıcırdamasını engelleyemeden "Peki Toprak?" diye sordu "Ona ne oldu?" fikir tüylerini diken diken etse de bilmek zorundaydı "Sanırım o bu sperm bağışçılığı işine razı olmaya gönüllü değil mi?"
"Tolga" dedi Nil suratını buruşturarak "Ayrıca hayır, Tolga çocuk istemiyor"
"Senin ileride çocuk sahibi olamayacağını bilmesine rağmen mi?" Ne biçim bir erkek böyle bir durumda sevdiği kadına hayır der ki? Kendine gel Ateş, sanki adamın kadını hamile bırakmasını ister gibi konuşuyorsun.
"Seni ilgilendirmez" diye terslendi kadın.
Toprak ya da Tolga ya da adı her neyse çocuk istemiyordu ve Nil çaresiz kalmıştı. Birden Ateş'in aklına mükemmel bir plan gelmişti, öyle ki ikisi de sorunlarından kurtulabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bize Aşk Lazım (Mükemmel Planlar Serisi 1)
RomansaSıradan bir aile ziyareti ne kadar karışabilir ki? Peki ya sıradan bir iş anlaşması? Mercan Yavuz biraz şaşkın oldukça sakar olsa da kuzenleri, işi ve köpeğiyle yeterince mutluydu. Aşka kimin ihtiyacı vardı ki... Mercan'ın değil. Aşk denenmiş, başar...