Güven, tabletini masanın üzerine bırakıp içini çekti. Dünden bu yana içinde süren karmaşa nihayet yatışır gibi olmuştu. Mercan'la dün yaşadığı gerginliğin ardından sabah erkenden evden çıkmıştı ve şimdi kendisini aptal gibi hissediyordu ki büyük ihtimalle gerçekten de aptaldı.
İstemsizce tableti yeniden eline aldı, arama motorunu açıp Sedef Gümüş yazdı ve anında bir sürü haber ekrana döküldü.
Güven özel hayatını her zaman sessizce yaşamayı tercih etmişti ancak bu gizlilik Sedef onu en yakın arkadaşıyla aldatıp üzerine de bol şatafatlı bir düğünle evlenene kadar sürmüştü. Şimdi de bütün haberler karısının ihanetini ona hatırlatır gibiydi. Sedef daha ülkeye döndüğü ilk günden itibaren eski dedikoduları da aynı hızla canlandırmayı başarmış, ayağının tozuyla bir röportaj vermiş hatta Güven'e yeni evliliğinde mutluluklar dilemeyi de ihmal etmemişti.
Hala sonsuzluğa kadar uzanabilirmiş gibi görünen upuzun bacakları vardı ve her zamanki gibi fotoğraflarının odak noktası bacaklarıydı. Kuzgun rengi saçları beline kadar inmiş, pastel makyajlı yüzünde naif, kırılgan bir gülümseme vardı.
Aradan geçen bunca zamana rağmen Güven karısını- eski karısını- hala güzel bulmayı beklemiyordu. Belki de Mercanla aralarında gelişen şeyin- adını koymaya henüz gerek yoktu- Sedef'i birden bire gulyabaniye dönüştüreceğini düşünmüştü. Beklentisi bu yöndeyse bile belli ki boşa çıkmıştı. Ama aynı değildi. Artık o sadece güzel herhangi bir kadındı. Yüzlercesinden biri. Yine de onun hala güzel olduğunu düşünmek balyoz etkisi yaptı. Bir yılanın tabiatında güzel bir tavuskuşuydu. Parlak, göz alıcı, güzel ama hain. Gerçeği bilmek bir nebze olsun onu rahatlatmadı.
"Ne bekliyordun ki?" diye söylendi. Sonuçta Sedef güzel bir kadındı ve Güven o güzel kadını bir zamanlar sevmişti.
"Anahtar kelime bir zamanlar" dedi kendini ikna etmek ister gibi. Esasında Sedef'i görmekten beklediği gibi etkilenmemişti, onu görünce şaşırmıştı, geçmişe dönmüştü ama ne o eski kalp kırıklığı aynı yerinde duruyordu ne de bitmek tükenmek bilmez bir öfke hissetmişti. Hala Oğuz'un boğazını sıkmak istese de Sedef'e duyduğu öfke küllenmiş gibi duruyordu.
"Bu kadar çalışmak yeter!" zaten günün büyük çoğunluğunu oturmuş eskileri kurcalamakla- eski karısı, eski en iyi arkadaşı- geçirmişti.
Yine de plazadan çıkıp eve varana kadar eskileri deşmekten geri kalmadı. Bir zamanlar güzel ve mutlu bir hayatı olduğunu düşünürdü. Güzel bir karısı vardı, refah ve bolluk içinde yaşadığı güzel bir hayatı ve canını bile teslim edebileceğini düşündüğü bir can dostuna sahipti. Kendini yaşayan pek çok insandan daha şanslı hissederdi. İleriye baktığında sevdiği kadınla sahip olduğu mutlu bir hayat görürdü, belki Oğuz ve Buğra'yla çıkacağı bir mavi tur ve babasından bağımsız, can dostuyla kuracağı yeni bir ortaklık...
Ne demişler "Hayat, biz plan yaparken başımıza gelenlerden ibarettir."
Kafasını salladı. Geçmişte bu kadar boğulmak yeterdi.
Bembeyaz döşenmiş salona girip ocağın başında bir şeylerle uğraşan Ayşe Hanım'a selam verdi.
"Hoş geldiniz, Güven Bey. Yemek istediğiniz an servise hazır"
"Teşekkür ederim." Kravatını gevşetip merdivenlere yönelirken sordu "Mercan Hanım çalışma odasında mı?"
Ayşe Hanım'ın profesyonel yüzünden bir anlık bir şaşkınlık belirtisi geçti "Mercan Hanım bir saat kadar önce arayıp akşam yemeğine gelemeyeceğini, yemeği tek kişilik hazırlamamı söyledi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bize Aşk Lazım (Mükemmel Planlar Serisi 1)
RomansaSıradan bir aile ziyareti ne kadar karışabilir ki? Peki ya sıradan bir iş anlaşması? Mercan Yavuz biraz şaşkın oldukça sakar olsa da kuzenleri, işi ve köpeğiyle yeterince mutluydu. Aşka kimin ihtiyacı vardı ki... Mercan'ın değil. Aşk denenmiş, başar...