"Sus, kapa çeneni"
Bu an ve sözler fazlasıyla tanıdıktı. Güven üzerine yürüyünce Mercan korku içinde geri çekildi.
Güven tepkisini fark etti ve ondan uzaklaştı. Mercan aralarındaki mesafe açılınca derin bir nefes aldı. Kalbi göğüs kafesinin altında deli gibi atıyordu ve aralarındaki mesafeye rağmen Güven'den yayılan hiddeti hissedebiliyordu. Mercan öfkeyi- insanın canını yakan gerçek öfkeyi- tanırdı. Koşarak uzaklaştı.
Davet kalabalık, etraf ışıl ışıldı, garsonlar ellerinde büyük tepsiler taşıyorlardı ve Mercan elbette hızla yürürken onlardan birine çarpmayı ihmal etmedi. Bu sefer o kadar da kusurlu değildi. En az kendisi kadar şaşkın bir garsona denk gelmemiş olsaydı hasarsız bile kurtulabilirdi.
Garson onun üzerine geldiğini gördü, Mercan da garsonun ona doğru geldiğini. Mercan kendi sağına çekildi, garson kendi soluna, tekrar burun buruna kaldılar. Bu kez Mercan sola geçti ama garson ona yol vermek için sağa çekildi ve Mercan bu kez kendini garsonun şaşkın ela gözlerine bakarken buldu. Davetlilerden birkaçı durumu fark etmişti ve Mercan kıkırdadıklarını duydu.
Kıvrak bir hareketle garsonu geçmeye çalıştı, garson yana çekilince Mercan tepsiye çarptı üzerindeki şampanyaları devirdi
"Ama ya!" Mercan kafasını eğip elbisesinin üstünde yol olmuş şampanya lekelerine baktı.
"Ben çok özür dilerim. Affedersiniz..."
"Tamam" dedi garsonun mırıltısını bölerek "Senin hatan değil."
Etrafına bakındı, yaptığı sakarlığı az kişi fark etmişti. En azından.
Arkasından Güven'in adım seslerini duydu, garsonu hâlâ özür mırıldanırken bıraktı ve Saye'nin yanına hızla ilerledi. Durmadan Saye'yi kolundan tutup sürükledi.
"Ne oluyor, kızım, dursana"
"Duramam, geliyor, yürü!"
Arabaların park ettiği tarafa doğru onu çekiştirirken "Dedeme elbisemi mahvettiğimi gitmek zorunda kaldığımı söyle" dedi. "Gitmem lazım."
"Kim geliyor" dedi Saye sonraki cümlelerin hiçbirini duymamış gibi.
"Güven."
İhsan onu görünce arabaya yöneldi ama arkadan gelen bir ses adamı durdurdu "Mercan Hanım benimle gelecek."
"Sana hızlı yürümeni söylemiştim" dedi Saye'ye çatarak "Yakalandım işte."
Güven geldi ve tam karşılarında durdu. Hâlâ öfkeli görünüyordu ve Mercan eğer imkanı olsa burnundan dumanlar çıkarabileceğini düşündü.
"Ben artık gidebilir miyim?"
"Git, Allah'ın cezası, git." diye söylendi Mercan Saye'yi iteklerken.
Güven eliyle arabayı işaret edip ona yol verdi. Mercan meydan okumayı düşündü ve bu fikri hızla bir kenara bıraktı. Güven fazla sinirliydi.
Güven kapısını açtı, binmesini bekledikten sonra eteğinin kuyruğunu arabanın içine soktu. Hiçbir şey söylemeden kapıyı kapattı. Arabanın etrafından dolaşıp direksiyona geçti.
"Buğra'yı tek başına bırakmamalıydın"
"Buğra çocuk değil. Evinin yolunu tek başına bulabilir."
Yol boyunca aralarında başka bir konuşma geçmese de Mercan, Güven'in söyleyecek bir şeyleri olduğundan emindi, sadece adam patlamak için uygun bir yer arıyordu. Muhtemelen etrafa parçalar dağıldığında mümkün olan en az hasarı vermek için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bize Aşk Lazım (Mükemmel Planlar Serisi 1)
عاطفيةSıradan bir aile ziyareti ne kadar karışabilir ki? Peki ya sıradan bir iş anlaşması? Mercan Yavuz biraz şaşkın oldukça sakar olsa da kuzenleri, işi ve köpeğiyle yeterince mutluydu. Aşka kimin ihtiyacı vardı ki... Mercan'ın değil. Aşk denenmiş, başar...