45.Bölüm: "İki aşık." dedi. "Biri kalbinden vurulunca diğerinin kesiliyordu nefesi..."
Midemde küçük bir his var. Yakıcı ve acıtıcı. Yine de dudaklarımı aralayıp bağıramıyordum. Göktuğ gözlerini kapatmıştı. Sesi hala kulaklarımda yankılanıyordu, kokusu kan kokusuna karışmıştı. Ellerim, kollarımın bir kısmı tamamen kırmızıya bulanmıştı.
Ve onun kanı gözyaşlarıma karışırken çınlayan kulaklarıma başka bir ses ilişti. Siren sesleri, insanların bağırış seslerinden önce gelmişti. Zaman kaybedemeyeceğimin kadar değerliymiş dedim içimden. Eskiden olsa bu kadar önemser miydim? Sağlık görevlileri ellerimi geri çekip baskı uyguladıklarında titreyen bedenim Asrın'ın kollarındaydı.
"ona fısıldamalıydım, bilinci açık olmasa bile beni duyardı. Anlatmalıydım içimde kalan şeyleri. Her gece onu izlemek için uykusuz kaldığımı. Aslında onu değil, fotoğraflarını..."
Arkadan belime sarılıp beni uzaklaştırmaya çalışan Asrın'dan kurtulup sedyeye alınan Göktuğ'a baktım. Kalp masajı yapıyorlardı. Kalbi mi durmuştu onun? Daha bu sabah atışını duyuyordum. Benim için hızlanışını hissediyordum. Şimdiyse buz gibi olacaktı bedeni. Elleri iki yana düştü. Hala kalbini çalıştırmak için uğraşıyorlardı. Ve zihnim o an, yıllar önce uyuttuğum tarafını uyandırdı. Ben sus dedikçe daha fazla bağırdı. Başımı kanlı ellerimin arasına aldım. Dönüp duran düşünceler çığlık attırmayı başarırken delirdiğimi düşündüm. Dizlerimin üzerinde, ambulansın arkasında onu izlerken buldum kendimi.
"Veda bile demedim sana."
Sağlık görevlisi sedyenin üzerinden indi. Sanırım her şey bitmişti...
Aslında hayatımız hep duygu yoğunluğuyla ilerliyordu. Canım acırken bile, ruhum gülümsüyordu. Ama bu çok farklıydı. Onun kalbi durdu ve ben sanki ruhumu ağlattım yağan yağmurun altında. Ya da ilk defa, ömrümde ilk defa ağladı ruhum onun acısını hissederek. Tanımını yapamayacağım bir şey vardı kalbimde. Belki bir yumruydu bu. Belki de onun kalbine yer açıyordum. Bunca sonsuzluğun içinde ona söylediğim hayallerin hiçbiri gerçek olmadı. Gülüşleri aklımda, yazdığı cümleler küçük bir kağıdın üzerinde kaldı. Ama işte o biliyordu. Onu ne kadar sevdiğimi söylemiştim. Beraber yapamasak da hayaller kurmuştuk. O kadar mutlu olmuştum ki sabah beni izlerken, şimdi daha iyi anlıyorum. Ve bilincim ıslak çimlerin üzerinde kapanırken onun kokusunu duyuyorum...
Yazarın anlatımıyla...
Ahenk bilincini Ayda'dan önce yitirdi. Elleri iki yana düşerken avuçlarını sızlatacak yağmurlar düştü. Asrın ne yapacağını bilemez olmuştu. Korkuyordu işte, onların zarar göreceğini bile bile, henüz yeni kavuşmuşken en sevdiği arkadaşına bir saplantı yüzünden veda etmek istemiyordu. Ahenk'i kollarına aldı. Onun da nefesleri düzensizleşmişti. Belli ki zorlanıyordu, kalbi sıkışıyordu. "İki aşık." dedi. "Biri kalbinden vurulunca diğerinin kesiliyordu nefesi..."
Diğer ambulans Ayda'yı aldı. Çimlerin üzerinde, iki farklı noktada kanlar vardı. Bu çocuk seslerinin olduğu, güzel anıların geçtiği ev artık bir kabus durağıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİSSEDEBİLİRSİN YAĞMURLARI
ChickLit'Hayatımda gördüğüm sayılı ışıklardansın aslında. Yıldız kadar küçük, güneş kadar parlaksın. Bırak arkandan gelenler de seni anımsamak için gökyüzüne doğru baksın.' __________________________ İçinde bulunduğum durumu anlamak için dokunmalısın satırl...