7.BÖLÜM: Yalnız

870 397 150
                                    

Saat 06

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Saat 06.20

Elimdi çalan melodiyle gözlerimi açtım. Yaklaşık on saniye boyunca içinde bulunduğum durumdun kurtulmak için gözlerimi birkaç kez kıpıştırdım. Alarm kurmadığım aklıma gelince elimden yatağa ters olarak düşer telefonu alıp baktım.

"Ayda'dan gelen bir cevapsız çağrı."

İşte şimdi her şey başlamıştı. Beni bu saatte arayabilecek kadar önemli bin mevzu olmadığına göre amacı biraz da olsa belliydi. Kendimi toparlamaya çalışarak doğruldum. Sonra neden yaptığımı bilmeden Ayda'nın çağrısına geri döndüm.

"Ayda aranıyor."

Açmadı. Ben de onun mesajlarını sinirle sessize alıp Göktuğ'dan gelen mesaja girdim. Sekiz yeni mesaj yazıyordu. Belki de bunca insan arasından üsteleyerek yazan olmamıştı. Kendimi özel hissedebilir miydim? Neyse ki bu ihtimal Ayda'nın beni tekrar aramasıyla son buldu. Tereddüttü kalıp ne yapacağımı bilemediğim saniyelerin sonunda telefonu açtım.

"Efendim."

Uykulu sesim onun sesiyle karıştığında aslında tam olarak ne olduğunu anlayamamıştım.

"Günaydın tatlım."

Tatlım kelimesini filmlerdeki gibi söyleyince ufak bir kahkaha atma isteğim oluştu. Ama yine de bozmadan konuşmasını sürdürüşünü izledim.

"Dün gece biriyle konuştun mu canım?"

Sırf cevap vermem için kullandığı kelimeleri anlamadığımı düşünse de sandığından daha iyi anlıyordum. Ve ben şimdi ona tavrımı koymayacaksam ne zaman koyacaktım?

"Bana hesap sormayı ne zaman bırakacaksın Ayda? Bu seni ilgilendiren bir konu değil, artık beni arama. Mümkünse bu tür sorular da sormazsın. Ayrıca evet Göktuğ'la dün konuştuk. Sana da iyi günler..."

İçimdeki şeyleri ona aktardığım için rahatlasam da fazla sert çıkıştığımı düşünüp biraz sonra üzülecektim. Ama bunu ona belli etmek biraz zordu. Telefonu kapatıp yatağın üzerine koyduktan sonra ayağa kalktım. Camı açıp etrafa bakındım. Odam biraz hava almalıydı. Bu yüzden açık bırakıp dolabıma yöneldim.

Göktuğ'un mesajlarını okuyamamıştım. Ayrıca şuan gelen mesajların kimden olduğunu anlamak uzun sürmese de umursamıyordum. Çünkü kendimi üzeceğim kadar ciddi bir mesele gibi görünmüyordu. Aslına bakılırsa onu da anlıyordum. Göktuğ'dan hoşlanıyordu, onu kızlardan uzak tutarak kendisine bağlamaya çalışacaktı. Ama bu mantıklı bin plan değildi. Ve benim üzerimde deneyeceği şey hiç değildi. Onu kırmadan bunu halletmeyi çok istesem de yapamayacaktım. Onu tanımıyorum, ama kendimi tanıdığım kadarıyla bu şekildeydi.

Dolabın karşısında düşüncelerimi sonlandırıp açık mavi kot pantolonumu ve üzerine beyaz tişörtü aldım. Ceket olarak da kot seçip banyoya ilerledim. İlk önce ellerimi ve yüzümü yıkadım. Kendimi üzerimdeki uyuşuklukla zorlayarak dişlerimi de fırçaladım. Sonra hızla üzerimi giyinip saçlarımı taradım. Sürekli toplu durduğu için diplerindeki sızıyı hissedebiliyordum. Bugün açık bırakma kararı alıp taramaya başladım. Her telinde bir anı olacağını düşünürsem kesmeye kıyamazdım. Yavaşça tarayıp arkaya doğru attım. Güzel görünüyordu, belki de öyle olmasını istediğim için olmuş gibi bakıyordum. Her iki ihtimal de kendimi sevmem için yeterliydi.

HİSSEDEBİLİRSİN YAĞMURLARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin