Eğer söylediği gibiyse gözlerimi açtığımda bu rüyadan uyanacaktım. Saçlarıma geçirdiği elleri beni dinlendiriyormuş gibi hissediyordum. Bir süre öylece bekledim. Kapalı gözlerimi bir saniyelik de olsa açmadan durdum.
Beni kendinden biraz uzaklaştırdı. Başımı kaldırıp yüzüne baktığım sırada anlattıklarıma cevap vereceğini düşündüm. Çünkü o ertelemezdi.
"Bazen kötü hissederiz, canının acıdığını söylemesen de biliyorum. Şöyle düşün. Yalnız kalmasan ruhunu tanıyamazdın."
Doğru cümleyi seçmeye çalışıyor gibi görünüyordu. Onu zorlamak istemezdim, yarım bıraktığımız yemeklere dönebilmek adına sözünü yarıda keserek koluna dokundum.
"Daha fazla konuşmasak olur mu? İyi hissetmiyorum."
İstediği gibi içimi döktüm, merak ettiklerini ona verdim ve artık beni köşemde yalnız bırakması gerekiyordu.
Tekrar tabağıma dönüp büyük lokmalarla yemeye başladım. Sanki yanımda yokmuş gibi davranmak istedim çünkü gereğinden fazla bilgi vermiştim. Kendimle bile konuşamadığım konuyu ona açmıştım. Sonradan gelen pişmanlık hissiyle içeceğimi yudumlarken ona döndüm.
"Teşekkür ederim tekrar, gitsem gerçekten iyi olacak."
Israrla uzaklaşmak istedim bu evden. Kendimi bir zamanlar korktuğum sokaklara atmak istedim. Derin nefesler alıp koşmak istedim. Sahi unutmuştum koşmayı, özgür olmayı...
"Bu gece de burada kal, yarın sabah birlikte okula gideriz sınava girersin."
İtiraz etmek için hazırlandığım sırada kaşlarını kaldırıp yüzüme baktı. Tek kelime edemedim. Aralanan dudaklarımı kapatıp önüme döndüm. Yaklaşık on dakika sonra yemekleri bitirmiş, şişkin karnımla koltuğa yayılmıştım. Utku içeriden getirdiği küçük hapı su ile bana uzatırken avuçlarımı açıp aldığım hapa bakarak açıklama yapmasını bekledim. Ne olduğu bilmediğim bir şeyi içmeyecektim.
"Sakinleştirici, belki biraz daha iyi hissettirir." dedi merakımı gidermek için. Ağzıma atıp suyu da içtikten sonra boş bardağı yavaşça masanın üzerine bıraktım. Sonra arkama yaslandım ve soğuk havayı hissetmeye çalıştım.
"Biraz da siz kendiniz hakkında bahsetseniz." dedim yine resmi olmaya çalışarak. Başını salladıktan sonra benim gibi rahat davranarak yüzüme baktı.
"Merak ettiklerini sorabilirsin."
"Kaç yaşındasın?"
Genç görünüyordu, hatta üniversite hocası olamayacak kadar genç.
"Otuz dört." dedi tek düze sesiyle. En fazla yirmi altı derdim.
"Siz ilk zamanlardan beri bu bölümü mü istiyordunuz yoksa gelişmeler mi farklılaştı?"
Gülümsedi. Söyledim ya, gülümseyince içim tuhaf bir şekilde sakinleşiyordu. Ama bu kez biraz daha farklıydı. Nefes almakta güçlük çektiğimi hissettim. Sanki bir güç beni göğüs kafesimden sıkıyor ve nefeslerim kesiliyordu. Sıcak basıyor, içim ürperiyordu.
"Hep bu bölümü istedim. Küçüklüğümde hayal ettiğim farklıydı tabi. Ünlü insanlarla tanışacak ve onların nasıl ilham aldığını soracaktım." sonra başını yere eğdi, ellerini birleştirip devam etti.
"Ama öyle olmadı, ben biraz daha hırs yaptım. Sonuçta üniversiteler bilimin ve sanatın en sıcak alanıydı. İlk görevimde yine hayal kırıklığına uğradım. Çünkü kimse benim düşündüğüm gibi düşünmüyor ve anlattıklarımı hissedemiyordu. Bunun bazen bir mutluluk kaynağı olabileceğini şimdi daha iyi anlıyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİSSEDEBİLİRSİN YAĞMURLARI
ChickLit'Hayatımda gördüğüm sayılı ışıklardansın aslında. Yıldız kadar küçük, güneş kadar parlaksın. Bırak arkandan gelenler de seni anımsamak için gökyüzüne doğru baksın.' __________________________ İçinde bulunduğum durumu anlamak için dokunmalısın satırl...