51.Bölüm: Çıkarken açık bıraktığın kapıdan sızdı gün ışığı, seni takip etmemi istedi. Tüm gücümle koştum arkandan...
O koridorları tekrar tekrar geçtim. Her odada farklı anıların yaşandığı bir yerde olmak bazen tuhaf hissettiriyordu. Koridorun sonuna geldiğimde Asrın yine kapının önündeki oturakların birindeydi. Neden içeriye girmediğini çok merak etsem de soramıyordum. Zaten aramız kötüydü ve biraz daha üstelesem muhtemelen beni hayatından silerdi. Belki de silmiştir. Bu düşünceyle yüzümde acı bir tebessüm oluştu. Hayatımın büyük kısmında kendi fikirlerimi verememiş hatta insanlara sorarak onların söylediklerini yapmıştım. Bazı arkadaşlarım sırf bu yüzden onları darladığımı söyleyip benimle aralarına mesafe koymuşlardı. Asla anlayamayacaklardı içimde yaşadıklarımı. Bu yüzden bazen uzak duruyorum. Hatta uzak durduğum için egolu olduğumu düşünenler bile oldu.
Asrın uykusuz gözlerini bana çevirdiğinde huzursuzca olduğum yerde kıpırdandım. Sonra adımlarımı hızlandırarak odaya girmek istedim ama onun cümlelerinden kurtulamıyordum. Sanki yıllarda arkadaş kalmıştık ve ben onları arkalarından vurmuşum gibi nefret ediyordu. Sonra iç sesim çok bilmişlik yaparak atladı. 'Eğer nefret ediyorsa seni önemsiyordur.7
Ona inanmak istemedim. Nefret gerçekten sevgiden kuvvetli bir duyguydu ve benim sevdiğim insan benden nefret ederken öylece kaçamazdım. Bu kadarı yeterliydi. Sinirini benden çıkarmasına izin verir gibi belirdim karşısında. Asrın'da bunu bekliyormuş gibi tısladı karşımda.
"O güne gitsem seninle tanıştırmazdım."
Sessizliğimi korudum çünkü bana söyleyeceği her cümle sinirindendi. Normalde Asrın bunları düşünmezdi.
"Seni sevmesine engel olmaya çalışırdım."
Gözleri dolmuştu. Canım acıdı yine. Başımı öne eğdim. Koridorda bize bakan insanları umursamadan devam ederken göz ucuyla Göktuğ'a baktım. Hala uyuyordu.
"Ayda'nın takıntılı olduğunu biliyorsun, yapabileceğimiz bir şey olsa öylece durur muydum?"
Sesim içime kaçmıştı. Belki de söylediklerimin yarısını anlamamıştı. Bunu bildiğim için başımı kaldırıp gözlerine baktım. Yanaklarından süzülen damlalar o an sıktığı çenesini serbest bıraktığı içindi. Sinirini ve içinde yıllardır biriktirdiği tüm şeyleri benim yüzüme söylüyordu. Haklı mıydı?
"Buraya bile gelmedin."
"Zorundaydım, beni dinlemiyorsun ki!"
Sesimin şiddeti artarken güvenlik görevlisi kolumdan tuttuğunda kendime gelebilmiştim.
"Kusura bakmayın." dedim kaşlarımı kaldırarak. Kolumu ondan kurtarıp hızlıca odaya girdim. Göktuğ o minik tebessümüyle uzanıyordu. Cama yaklaşıp perdeyi kapattım. Kimsenin bizi görmesini istemedim işte. Ona söyleyeceklerimi Asrın duysa muhtemelen dalga geçerdi.
"Ben geldim."
Göktuğ'un yatağının tam yanındaki sandalyeye oturup ellerimi dizlerimde birleştirdim. Doktor ona dokunmamam gerektiğini söylemişti ama dokunmak için sabırsızlanıyordum. Yine de ilk günden kuralları çiğnemek istemedim.
"Doktorla konuşamadığım için ne zaman uyanacağını bilmiyorum ama..."
Konuşmanın, derdini anlatmamın anlamsız kaldığı anlar olur bazen. Canın zaten yanmıştır ve artık bunu kimsenin bilmesine gerek kalmamıştır. Asrın'ın söylediği şeyleri Göktuğ ya da başka birine anlatmayacaktım. Onlar tahminen beni teselli etmeye çalışacaklardı ve ben bunu onların yerine yapabilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİSSEDEBİLİRSİN YAĞMURLARI
ChickLit'Hayatımda gördüğüm sayılı ışıklardansın aslında. Yıldız kadar küçük, güneş kadar parlaksın. Bırak arkandan gelenler de seni anımsamak için gökyüzüne doğru baksın.' __________________________ İçinde bulunduğum durumu anlamak için dokunmalısın satırl...