Bizi Neler Bekliyor? [6]

61 11 4
                                    


Buraya gelirken yanımda sadece iki elbise getirmiştim. Birisi dışarıda yenilecek aile yemeklerimiz için, bir diğeri de doğum günüm için. Tabii ki aile yemeğine giyebileceğim elbisemi giymem daha iyi olur.

Andrew'in şık giyinmem gereken bir yere gitmek istemesindeki ısrarı zaten can sıkıcıyken bir de hazırlıksız yakalanmıştım.

Maria teyze sayesinde, giysi dolabımı açınca yüzüm güldü resmen. Nasıl da iyi tanıyordu beni, her şeyi tam istediğim gibi düzenlemişti. Ütülü ve düzenli kıyafetleri görmek neşemi yerine getirdi.

Krep kumaştan siyah straplez elbisenin üzerinde omuzlarından aşağıya dökülen ince bir tül iniyordu. Elbiseyi dolaptan çıkardım ve kapıdaki askıya asmak üzere götürdüm. Aynadaki yansımama göz ucuyla bakınca gülümsediğimi farkettim. Aslında Adrew'den nefret etmiyorum tabii ki ama onun bana karşı olan hislerini bilirken nasıl onun yanında rahat olabilirdim ki? Onu görünce bile anlamsız bir suçluluk hissediyordum. Neyse, yine de bu tebessümümün sebebi o değildi. Bazı kadınlar için güzel bir elbise ile güzel bir yerde vakit geçireceğini bilmek fazlasıyla tebessüm etme sebebi olabilir. Ve ben de o bazı kadınlardan birisiyim. Maddi gücümüzün iyi olması her zaman kendimi tatmin edecek şeyler bulmama kolaylık sağlıyordu.

Bornozumu çıkartıp sıradan, toz pembe çamaşırlarımı giyiniyorum. Hala ıslak olan sarı, hafif dalgalı saçlarımı gelişigüzel yukarıdan topuz yapıyorum. Saçlarıma sıra, en son gelecek. Henüz elbisemi giymeden Chanel No 5 parfümümü sıkarak kendimi şımartıyorum. Makyaj masama oturmak üzereyken odamın kapısı tıklatılıyor.

"Ah bir dakika girmeyin" diye telaşlanarak bornozumu giyindim.

"Şimdi gelebilirsiniz?" diyerek kapıyı açtım ve gelen Maria teyzeydi;

"Rahatsız ettim ama baban aşağıya çağırıyor seni Aria."

"Şimdi hiç gelemem ki, zaten saç makyaj derken geç kalmaktan korkuyorum. Andrew ile buluşacağımı söyledin değil mi?"

"Evet söyledim. Kuaför çağırmadın mı? Senin için arayayım mı?"

"Aaaah hayır hayır tabii ki. Ne kuaförü Matmazel Maria hahah. Sadece arkadaşımla buluşacağım, sıradan bir akşam. Babama hazır olunca zaten aşağı ineceğimi ama konuşması gereken acilse bana telefonla bildirmesini söyler misin?"

"Peki tabii. Bir ihtiyacın olursa, koridorun sonundaki odayı Eri için hazırladık. Onunla birlikte orada olacağım. Seslenmen yeter. "

"Teşekkürler. Daha sonra mutlaka odayı görmeye geleceğim."

"Henüz beşik ve koltuktan başka bir şey yok, acele etme."

Maria teyze tam odadan çıkacakken, bana tekrar dönüp;

"Yine de kuaför istemediğine emin misin?" diyerek göz kırptı.

"Hayıır gerçekten" diyip öpücük attım ve arkasından kapayı kapatıp makyaj masama geçtim.

Abartmaya gerek yoktu tabii ki. Hafif bir bb krem ve kapatıcı ile başlayalım... ve hafif kırmızı dudaklarla işlem tamam. Elbisemi giymek üzere kalktığım sırada telefonum çaldı.

| Arayan: Andrew |

"Selam Andrew"

"Selam Aria. Seni almaya gelmem için adres vermeni bekliyorum."

"Beni almaya gelmek mi? Ah hayır hayır babamın arabasını alabilirim veya direkt beni o da bırakabilir, teşekkürler."

"Yine centilmen olmama izin vermeyecek misin?"

"Merak etme buraları iyi biliriz. Hem geç kalmamış oluruz."

"Peki ısrar yok, ısrar yok. Bu birinci kural."

"Kural mı? Ne için.."

"Peki o zaman restorana girmeden aşağıda buluşalım, şimdi kapatmam gerek."

"Tamamdır."

Rüzgar gibi geçen bir telefon görüşmesi oldu. Hemen elbisemi giymek üzere askıdan çıkarttım. Kollarımı sıkıca saran tül bana iyi hissettirdi. Aynaya baktığımda saçlarımı yapmam gerektiğini fark ettim.

Hemen saati kontrol ettim: 19:05 

Aslında düşündüğümden daha erken hazırlanmışım, Andrew ile saat 20.00 gibi buluşacağız. Tekrar makyaj masama oturup saçlarımı taradım ve ortadan biraz dağınık topuz yaptım. Önlerden çıkarttığım birer tutam saçlarımı da maşayla dalgalandırınca tamamdır. Minimal bir kolye ve küpelerle de kombinimi tamamladım.

Siyah stilettolarımı da giyip, minik siyah çantama cüzdanımı ve telefonumu atıp odadan çıkmadan önce bir kaç fıs daha parfümümden sıkıyorum ve işlem tamam

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Siyah stilettolarımı da giyip, minik siyah çantama cüzdanımı ve telefonumu atıp odadan çıkmadan önce bir kaç fıs daha parfümümden sıkıyorum ve işlem tamam.

Merdivenden inerken, televizyon koltuğunda oturan babamla göz göze geliyoruz. Babam;

"Andrew ile buluşmaya mı gidiyorsun?"

"Evet baba. Golden Gate Köprüsünün yakınlarında bir yerde olacağız. Arabanı alabilir miyim?"

"Andrew'in büyükannesi hastaydı değil mi? Öldü mü yoksa?"

"Ne? Ha-hayır ah bilmiyorum ne oldu?"

"Aaah tamam ben de seni böyle görünce yakışıklı bir oğlanla buluşmaya değil de taziyeye falan gidiyorsun sandım da hahahah"

"Baba yaaa harikasın. Formundasın süper. Anahtarlar lütfen."

"Bu kılıkla çocuğun canını sıkmaya mı gidiyorsun?"

"Baba ne diyorsun Tanrı aşkına? Tamam taksi çağırmaya gidiyorum."

Ruh halim işte böyle kolayca düşebiliyor ne yazık ki. 

Hızlıca dış kapıdan çıktım ve hemen bir Uber çağırdım. Umarım gelmesi uzun sürmez.

KİMLİKSİZ (NO ID/EA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin