Büyüyen zehirli sarmaşık [50]

184 95 232
                                    

Anrew'i görünce duraksadım.

"Beni buradan götürür müsün Andrew?" Diyerek yanından geçip nereye gittiğimi bilmeden koridorda ilerledim. 

Andrew, Sirius'a doğru bir adım attı ama ben çoktan ilerlemeye başladığım için geri çekilip tüm öfkesini yanına alarak peşimden geldi. Nereye gideceğimi bilmediğimden koridorun sonunda durup Andrew'e döndüm. Sinir ve pişmanlıkla elim alnıma gitti. Andrew bastığı her adımda öfkesini yere hissetirircesine bana doğru yürüdü ve tam arkamdaki, koridorun sonundaki kapıyı açtı. İçeri girmeden önce elimden tutup beni, içerideki birkaç kişiye aldırmadan peşinden sürükledi ve balkona çıkıp aşağı inen merdivenlere ilerledik. Oldukça uzun bir merdivenden inerken son birkaç basamakta durup, döndü ve bana baktı. Kim bilir aklında hangi düşünceler birbirini kovalıyordu. Ona bir şey söylemeden yanından geçip ilerledim. Binanın yan kısmına inmiş bulunduk ve Andrew hızla binanın ön tarafına doğru gitti. Tabii ben de onu izledim. Arkama bakmadan.

Tam arabaya binecekken beni durdurdu.

"Bir şey söyle. İyi misin? O şeref-"

"İyiyim Andrew. Sonra konuşabilir miyiz? Şimdi sadece buradan gitmek istiyorum."

Andrew arabaya biner binmez hızla oradan uzaklaştık. Nereye gittiğimizi bilmiyordum ve umrumda da değildi. Camı açıp ellerimi kenarına koydum ve cama dönüp çenemi de ellerimin üzerine koydum. Soğuk havanın yüzüme çarpması bile düştüğüm soğuk havuz kadar etkili değildi. Nasıl da bir saniye bile düşünmeden kapılmıştım. Sirius'tan daha çok kendime kızgındım. Biliyordum. Beni sevmediğini biliyordum. Her şeyi onu sevdiği için, gerçek Vega için yaptığını biliyordum. Daha önce hiç duymadığım o eşsiz tondaki sesi hala kulağımdaydı.

"Vega, seni o kadar çok özledim ki."

Tabi ki kastettiği ben değildim. Ben olmadığım o kadar ortadaydı ki. Ben olmadığımı farkettiğimde dokunuşu bile başka bir anlam kazandı. Onun için karşısındaki ben değildim. Beni hiç görmüyordu gözleri, bana dokunmuyordu elleri.

Gözyaşım düştü elime. Silmeyi gerek bile görmediğim.

*

Kaç dakika geçti bu düşüncelerimle bilmiyorum, camdan geri çekilip koltuğuma yaslandım. Andrew tereddütle bana bakıp duruyordu. Bir de ona açıklama yapacak olmam gerçeği vardı.

"Sahile sürüyorum. Özlemiştin okyanusu." Dedi.

Ona dönüp tebessümümle teşekkür ettim. Gerçekten de şu an olmak isteyebileceğim tek yer okyanus olabilirdi.

**

Dalgaları yalayan rüzgar bedenime ulaşıyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Dalgaları yalayan rüzgar bedenime ulaşıyordu. Beni sarıp sarmalayıp kokumu içine çekiyordu. Kim olduğumu anlamaya çalışır gibi... Bense titreyen bedenimi, dalgaların sahip olduğu rüzgara teslim ederek öylece bakıyordum ufka. Zihnimde kalan tek bir şeye sıkıca sarılmış, kinime teslim olmuştum bu şafak vakti. Ayın yok oluşunu ve güneşin doğuşunu bekliyordum sadece.

KİMLİKSİZ (NO ID/EA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin