Annem; elleri, ayakları ve ağzı bağlı bir şekilde yerde kapıya doğru yan yatıyordu. Eri ise bacaklarının arkasında yatıyordu. Onları gördüğüm gibi yığıldım çünkü annemin gözleri açık ve hareket etmeye çalışıyordu. Oysa ben, ben... ümitli değildim. Peki ya Eri?
O an tek isteğim Eri'nin nefesini duymak, sıcaklığını hissetmek. O yüzden yarı emekler vaziyette annemi geçip hemen Eri'ye yöneliyorum. Elim yüzüne gidiyor.
"Tanrım çok şükür" diyerek ağlamaya başlıyorum. Yüzü sıcacık. Hemen yavaşça sarsıyorum ama hala ses yok.
"Eri'm. Boncuğum yalvarırım uyan. Aç gözlerini yalvarırım" diye ağlayarak kucağıma aldım ve uyanması için heryerine dokunmaya başladım.
O sırada annemin çırpınan bacakları dizime değiyordu. Şu an umrumda olan tek şey Eri. Korkum giderek artarken bir anda meleğimin parlak gözlerini gördüm. Haykırarak ağlamak istedim ama Eri'nin zaten yeterince korkmuş olduğunu düşünüp tüm haykırışımı içimde yaşadım.
O an yaşadığım rahatlama ve sevinci tarif etmem imkansız. Sanki bir yelkenli, beklediği rüzgarına kavuşup denize açılmıştı.
Zor da olsa kalkıp Eri'yi yatağın üzerine yatırdım ve vücudunda yara vs var mı diye kontrol ettim. Çok şükür hiçbir şeyi yoktu. Uykulu bir hali vardı pek anlam veremedim. Düşmeyeceğinden emin olduktan sonra annemin yanına gittim ve ağzındaki bantı hızla çekip attım.
Acıyla bağırdıktan sonra yutkunup kendine geldi.
"Ne oldu? Nasıl buradasınız? Ne oldu? Bana...bana her şeyi anlat."
"Önce elimi ayağımı çöz. Hemen buradan gitmeliyiz Aria, hemen."
Bileğindeki ipi çözmeye çalışırken konuşmaya devam ettim;
"Babam?! Nereye gideceğiz, sen babamın öl- .... babamın ne halde olduğunu biliyor musun?"
"Aria, sandığından çok daha fazla şey biliyorum. Lanet olsun çıkart şunları."
Bir türlü ipleri çözemiyordum. Elim ayağıma dolaşmış bir vaziyetteydim.
"Şifoniyerin ikinci çekmecesinden makas al. Çabuk ol."
Ayağa kalkarken;
"Aklım almıyor. Delireceğim tamamen. Kim? Bana bunları kimin yaptığını söyle!"
"Elini çabuk tut diyorum."
Elimde makasla ayakta öylece dikildim.
"Bana gerçeğe ait bir şeyler anlatmadığın sürece yerimden kıpırdamayacağım."
Tam duyamadığım bir küfür fısıldadı. Ona dikkatli bakınca hiç de annem gibi görünmüyordu artık. Saçları dağınık, yüzü, boynu ve kolları kan ve pis içinde. Pantolonunda yer yer yırtıklar vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KİMLİKSİZ (NO ID/EA)
Science FictionO sadece doğum gününü kutlamak istemişti, diğerleri ise kağıdın intikamını kanla almak... Tüm hayatını ve hatta kendi kimliğini yitirmişken, adaleti intikamla sağlamak isterken kendisini paralel evrende bulan genç bir kız. Yitirdiklerinin mutlu oldu...