Davetsiz Misafir [30]

20 6 4
                                    



Sirius beni kolumdan tutup pencereden uzaklaştırdı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Sirius beni kolumdan tutup pencereden uzaklaştırdı.

"Ben onların planına uymuyorum ve bu hesapta yoktu. Seni görmemeli, şimdi onunla gidemezsin."

"Neler oluyor? Hiçbir şey anlamıyorum."

"Şu an anlatmak için fazla uzun bir hikaye. Saklanman gerek."

Kolumu, onun elinden kurtardım ve birkaç adım geri attım. Nereye saklanabilirdim ki? Ben çerideki küçük odaya bakmaya giderken Sirius konuştu.

"Hayır hayır dur. Ah ne kadar aptalım! Saklanmana gerek yok. Şu haline bak, seni tanıyamaz ki" diyerek zoraki bir gülüş attı. Sağ elini alnına götürdü ve oradan da saçlarında gezdirdi.

"Belki haberin yok ama Andrew yıllardır bana aşık ve birbirimizi çocukluğumuzdan beri iyi tanırız. Bir saç rengiyle o kadar tanınmaz olamam ya."

Merdivendeki ayak seslerini duyabiliyorduk.

"Aşk mı? Andrew sana aşık mı? Sen bunu aşk mı zannediyorsun? O sadece ilk defa elde edemediği bir şeye takılı kaldı ve elde etmek için her yolu deniyor. Buna sinsice beklemek de dahil. Hadi ama aynı şeyi iki kere yapma bana. Aşkın ne olduğundan bile haberin yok. O, seni şu an burnunun ucunda olsan bile tanıyamaz. Ben bile tanıyamadıysam..."

"İyi misin sen? Kendinle Andrew'i nasıl bir tutuyorsun, hem sen de hızla geçerken görmüştün. ayrıca neden sürekli beni tanıyormuş gibi konuşu-"

Sözüm, kapının sert vurulmasıyla kesildi. Sirius bana baktı ve ;

"Bana güven. Tabii onunla gitmek istemiyorsan."

İki kaşını da kaldırıp bana baktı ve eli; bana düşünme fırsatı vermeden kapı koluna gitti. Kapıyı açtığında Andrew gözlüğünü çıkartıp hızla içeri girdi. Tam karşısında duruyordum, aramızda belki on, on beş adım vardı.

"Kapıyı hemen açamayacak kadar aptal mısın?"

"Ben, temkinli olmak-"

"Kes. Ben-" derken beni farkeden gözleri onu susturdu.

Tüm vücudumu ateş bastı. Bana doğru birkaç adım attı ve başını hafifçe sola yatırıp;

"Sen de kimsin?"

Gözlerimi kaçırıp sağ tarafa döndüm ve Sirius'a baktım. Kılı bile kıpırdamadı. Tabii, kimden medet umduğumuza dikkat etmeliyiz.

Aniden Rusça konuşmaya başladım. Senelerdir aldığım dersler sonunda bir işe yarayacak mıydı görelim. Olabildiğince deli gibi bağırıp el kol hareketleri yaparak;

"Belanın Amerikası! Ne halt ettiğini zannediyorsun ha? Bana böyle dememiştin? Böyle konuşmamıştık!" diyerek Sirius'un yanına gittim. 

Omzuna vurarak;

KİMLİKSİZ (NO ID/EA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin