Tehlikeli Duygular [49]

164 95 206
                                    

Kapının hemen solundaki masada Sirius oturuyordu. Evet, Sirius. Şaşkınlığımı saklamayarak, çantam omzumdan düşerken burada ne işi olduğu sordum. Bir isimlik veya kartvizit var mı diye de masasına bakındım, yoktu. İki elini de abartılı bir şekilde bana uzatarak hafifçe yerinden kalktı.

"Merhaba bayan Fox. Ben Sirius. Birlikte iyi çalışalım" diyerek selamlaşmayı bekledi. Dalga geçmesine karşılık vermeyerek kapının karşısındaki pencerenin tam önündeki beyaz masaya ilerledim. Burada bir isimlik vardı ve bana aitti.

"Gerçekten hep karşıma mı çıkacaksın böyle? Boşuna burada çalıştığını söyleme. Gregor'un sağ koluymuşsun. Adam mı saldı senin ipini oraya?"

"Bay Fox'u burada bekliyordum sadece ama konuşma tarzın tadımı kaçırdı" diyerek kaşları çatık ve keyfi kaçık bir şekilde odadan çıktı.

"Git raporunu ver Adam'a" diye düşündüm içimden. Çantamı masanın üzerinden alıp kenardaki 3 çekmeceli komidinin üzerine koydum ve masada ne var ne yok diye bakınmaya başladım. Umarım Sirius'un yüzünü fazla görmek zorunda kalmazdım. Andrew'in babasının sağ koluysa burada geçirecek fazla zamanı da olmasa gerek diye umuyordum.

Yazmak için küçük kağıtlar ve bir kalemden fazlası yoktu masada, yarın biraz eşya getirmem gerektiğini düşündüm. Laptop da can sıkıcıydı, araştırmalarım için kendi laptopumu getirmek daha güvenli olurdu. Küçük beyaz kağıda yarın getireceklerimle ilgili bir liste yazarken kapım açıldı ve Sirius elinde iki kahve bardağıyla içeri girdi.

"Kapıyı bile tıklatmıyorsun. Burasının senin 'de' odan olduğunu hiç düşünmüyorum. Başka bir yerde bekleyebilir misin?"

"İlk iş günü gerginliğin olduğunu hatırlamasam neredeyse alınacaktım bu halinize Bayan Fox. Yeni tanıştığınız insanlara hep böyle kaba mısınızdır?"

Tüm bu oyunlarından o kadar bıkmıştım ki. Cevap vermeden listemi yazmaya devem ettim. Kahve bardağını masama koydu ve diğer masaya döndü. Ben sinirle listemi karalayıp dururken ve tabii ki kahveye dokunmazken telefonuma mesaj geldi.

| Andrew | : Şirkettesin değil mi? Tebrikler! Umarım diğerleriyle iyi anlaşırsın.

Mesajı okuduktan sonra Sirius'a baktım. Sadece varlığıyla bile sinirimi bozan biri vardı karşımda.

~ Teşekkürler. Sıkıcı bir başlangıç.

Bol gülme emojisi içeren yanıtını görünce yüksek kahkahası çalındı kucağıma ve farkında olmadan gülümsemiştim ve bu da Sirius'un masasından kahve içerek karşısındaki duvarı izlerken beni de aradan kaçırmadığını gösterdi.

"Ah anladım. Keyifsizliğiniz sadece bana özelmiş."

"Ah anladım! Beni zorlayıp erkenden kaçırmak için yanıma gönderildin sen, değil mi?" diyerek parmağımı havada şıklattım.

O sırada Andrew, buluşacağımız mekanın konumunu atarak beni şirketten alabileceğini belirten bir mesaj atmıştı.

"Tüm gün burada mı olacaksın?" diye sordum Sirius'a çünkü Andrew'in onu burada görmesini istemiyordum.

"Siz nasıl isterseniz? Tüm gün yanınızda olmamı mı isterdiniz?" diyerek keyiflendiğini gösteren sırıtışını hiç gizlemedi. Bu rahatlık nereden gelmişti böyle?

"Ciddi cevap ver istersen. Andrew akşam beni almaya gelebilir, onun gözüne buralarda görünmek istemiyorsan etrafımda dolaşma." cevabımla gülüşünü yüzüne sertçe sabitlemek de beni keyiflendirmişti. Yavaşça kalkıp pencerenin kenarına geldi. Sandalyemi biraz yana kaydırarak aramıza görüş mesafesi koydum. Pencereye yaslanarak bana döndü ve bir şey diyecek gibi oldu ama vazgeçerek odada yürümeye başladı.

KİMLİKSİZ (NO ID/EA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin