¤Sabah kalktığında hayatta olmanın nasıl bir ayrıcalık olduğunu düşün, nefes almanın, sevmenin.¤ -Marcus Aurelius
[Bölüm 18: Mükemmel Bir Kukla]
Jeon Jungkook'tan
Kendimi bildim bileli olgun olduğumu söylediler bana. İyi yetiştirilmiş, ciddi bir çocuktum.
...Ya da sadece öyle olmamı istediler. Çünkü aylar önce girişimde bulunduğum utanç verici ve çocukça olay bile gözler önüne seriyordu benim nasıl biri olduğumu. Kimsenin sandığı gibi biri değildim belki de ben.
Kwon Chaerin, karşımda bütün naifliğiyle oturmuş beni izliyordu. Onun kafasında nasıl biriydim bilmiyorum ama o benim gözlerimde dünyanın, hatta tüm evrenin en özel insanıydı. Soluk tişörtleri ve yıpranmış, bol kotlarıydı onun hakkında en sevdiğim şey, sıradanlığıydı.
Yoora, yüzüne yaptığı onlarca işkenceyle bile yarışamazdı Chaerin ile fakat yine de herkes bana onun okulun en güzel kızı olduğunu söylüyordu durmaksızın.
Kanlı canlı örneği karşımdayken nasıl inanabilirdim bu zırvalığa?
"Eğer, eğer hazır hissetmiyorsan sonra konuşabiliriz." dedi Chaerin usulca. Uzun bir süredir susuyorduk. Onu kapattığım hayali kafese dayanamamış, kurtulmak için çırpınıyordu şimdi.
Kalp atışlarımın canımı yakmasını engellemeye çalışırken "Daha fazla içimde tutamam." diye itiraf ettim. Acınası parmaklarımı bulmuştu gözlerim. İnsanlar becerikli olduğumu sanıyordu ama hiçbir işe yaramazdı doğrusu ellerim. Chaerin'in istasyonda kriz geçirdiği o gün, onu ısıtmamı bile sağlayamamışlardı.
Ben buydum işte. Kendimi dahi kurtaramazken sevdiklerimi nasıl kurtaracaktım ki?
"Çok küçükken hep şanslı olduğumu düşünmüştüm. Beni seven bir ailem vardı. Çocuksu bir biçimde olsa da özgürdüm. İstediğim çikolatayı yiyebilirdim, istediğim oyunları oynayabilirdim, istediğim çocuklarla arkadaş olabilirdim. Kimse ne yaptığımı umursamazdı. Meğer bunun sebebi abimin bana ihtiyaç duydurmayacak kadar mükemmel olmasıymış.
Ama bir gün abim geçirdiği kaza yüzünden onu mükemmelleştiren uzuvların hepsini kaybetti. Babamın gözünde ölü sayılırdı artık ve sen onu tanıyorsun." deyip dikkatle beni izleyen gözlerine baktım Chaerin'in. Dizlerini kendisine çekmiş, elindeki Chocco paketine işkence ediyordu.
Şaşırmasını beklemiştim ama o yalnızca bir gülüşle karşılık verdi. "Evet, tanıyorum." dedi. "Başından beri Junghyun'un abin olduğunu biliyordum. Yeterince iyi saklanamadın."
Dudaklarımı dişledim utancı atmak için. Abimle her hafta yaptıkları "okuma saati" sayesinde Chaerin'i bir saatliğine bile olsa görme fırsatım oluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
it's time to go | JJK
Fanfiction"Herkesin Yakışıklı Prens'i vardır!" diye söylendi bir kez daha. Kollarımı göğsümde birleştirdim. "Benim prenslere ihtiyacım yok." Gözlerinde karanlık parıltılar dolaşıyordu, vazgeçmeyecekti. Bir çırpıda ranzanın üstündeki yatağından indi ve benimki...