33

65 12 0
                                        

¤Eğer bu kadar acıtacağını bilseydim, gözlerimin ona hiç değmememiş olmasını dilerdim.¤ -Higurashi Kagome

¤ -Higurashi Kagome

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

[Bölüm 33: Kapı]

Dokunsalar ağlayacaktım.

Gitmiştim, kaçmıştım, unuturum sanmıştım ama dönüp geldiğimde hala hissediyordum. Şimdi kara bulutlar vardı bu hislerimin üzerinde fakat oradaydılar işte. Kalbimin ortasında bas bas bağırıyordu hislerim.

Artık daha net görüyordum. Eskiden kardeşimin örttüğü gözlerim açılmıştı. Gerçek hislerim de kabak gibi ortadaydı. Ben, karşımda somurtarak oturan bu koca ergene aşıktım ve hiçbir şey bunu değiştiremezdi.

Boğazımı temizledim. Konuşacağımı sanmış olacaklar ki bana döndü bütün kafalar. Elbette Jungkook şöyle ufacık bir bakıp telefonuna çevirdi başını. Loş ışığın altında telefonunun parlak ekranı aydınlatıyordu yüzünü.

Beklentiyi söndürmemek için Hyobin'e çevirdim başımı. "Çok yoruldum, gideyim ben." diye mırıldandım.

Usulca kafa sallayıp çantasına uzandı. Jimin, masanın öbür ucundan "Söz vermiştin! Nereye gidiyorsun?" diye yakınmaya başladı. "Sonra yaparız, ne olacak?" dediyse de Bin, kuzenim diretti. "Tek başıma seçtiğim şeyleri beğenmiyorsun. Başka uygun vaktimiz de yok."

"Ben bir otelde kalırım. Siz ne işiniz varsa halledin." dedim gülümseyerek. Bugün uzun bir yolculuk çekmiştim, üstüne bütün akşam boyu da birileri tarafından görmezden gelindiğim için keyifsizdim. Uyku için yalvarıyordu vücudum.

Elini öylesine havada salladı Hyobin. "Ya bir şey olduğu yok. Birkaç parça eşya seçilecek düğün için onlardan bahsediyor." dedi sanki çok önemsiz bir gelişmeden bahsediyormuş gibi. Choa gülerek atıldı. "Manyak mısın kızım sen? Düğünün bu senin. Git yardım et çocuğa ne yapılacaksa." deyip bana döndü. "Chaerin çocuk değil sonuçta, buluruz ona bir yer."

Telefonumu elime aldığım sırada "Çoktan ayarladığım bir yer var aslında." diye konuşmaya çalıştım fakat Hyobin dinlemedi. Çabucak çantasını karıştırıp anahtarını uzattı bana. "Ne gerek var para vermeye şimdi? Kal işte bende."

Ufak bir teşekkürle aldım anahtarını. Lisede aldığımız anahtarlığı kullanıyordu hala. Aynısından bende de vardı. Dudaklarıma küçük bir tebessüm yerleşiverdi. İçli içli baktım en yakın arkadaşıma. Tek kelime etmemiş olmama rağmen beni anlamış olacak ki göz kırptı sırıtarak.

Tabii çok sürmedi bu hınzır bakışının altında yatan sebebi anlamam.

"Kook." diye seslendi önce. Kafasını telefondan kaldırmayınca masanın ucuna uzanıp eline vurdu Bin. "Şşt! Jungkook. Kime diyorum?"

"Ne var?" dedi Jungkook, telefonunu kaldırıp. Sıkıntıdan ölecek gibi bakıyordu. Eliyle kalk kalk yaptı Hyobin. "Chaerin'i evime bıraksana. Çok kalmayacağım diyordun zaten." dedi gözlerini kırpıştırıp sevimli sevimli.

it's time to go | JJKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin