¤Lütfen, sakın, gülüşünü her yerde tanıyabileceğim bir yabancıya dönüşme.¤ -Taylor Swift
[Bölüm 26: Fısıltılar]
Serin bir Ağustos akşamıydı. Akşamüstüydü doğrusu.
Üzerimde ince bir hırka, bileğimde sallantılı bir halhal vardı. Yüzümde sabahtan kalan makyajın belli belirsiz izleri duruyordu.
Ev boştu, her akşam olduğu gibi. Camdan sızan günbatımı parıltıları beyaz mobilyaları sarartmıştı. Her zamanki gibi. Her şey, neredeyse her şey her zamankinden farksızdı.
Ansızın apartmanın önünde beliren Jungkook'un kapıyı çalmasını beklerken sırtımı duvara yaslamış, kendime bir şarkı mırıldanıyordum.
Meraklıydım doğrusu. Ne işi vardı burada? Daha sabah kırgın davranıyordu. Ben tam da onu görmemeye karar vermişken ne yapıyordu böyle?
Daha çok soru vardı aklımda, cevapları arıyordum. Ayrıca onu göreceğim için biraz gergindim de ama bir anda, odamın eşiğinde beliren kız yaşamla ilişkimi kesmişti.
Haerin kapının kenaruna tutunmuş, kuru kanlarla kaplı parmaklarının arasından beni izliyordu. Öfkeliydi.
Soluğum tıkandı, geri gittim birkaç adım. Kapıya yaslanmıştım. Ellerim öyle titriyordu ki tutunamıyordum etrafa. Korkuyordum, beni öldürecek gibi bakıyordu. Benden nefret ediyordu sanki.
"Sen... Sen gerçek değil-değilsin." dedim güçlükle. Sesimi duyurmakta zorlanıyordum. O, benim hatırladığım Haerin'e benzemiyordu. Kahverengiye dönmüş kanla lekeliydi prenses elbisesi, yırtık pırtıktı.
Ve bana çok yabancı bakıyordu.
Gözlerimi yumdum. Gerçek değildi. Gerçek olamazdı. Bir kabus görüyor olmalıydım.
Muhtemelen Jungkook'a ait olan eller sırtımdaki kapıya değdiğinde yerimden sıçradım, gözlerim de açıktı artık ama Haerin hala oradaydı
Dudakları mandalla tutturulmuşçasına gerildi. Çürümüş ve kararmış dişleri aralandı. Etrafa soğuk, sisli bir hava yayan sesiyle "Onu hak etmiyorsun." dedi.
Dizlerimin üstüne düştüm gürültüyle.
"Chaerin! Chaerin iyi misin?" diye bağırdı Jungkook. Kafamı kaldırdığımda Haerin gitmişti. Bir hıçkırık kaçtı dudaklarımdan. Sıkıca kapattım ağzımı. Canım yanıyordu. Bütün vücudum sökülüp yeniden takılmış gibi hissediyordum.
Güçlükle yerden kalktım. "Chaerin?" diye seslendi bir kez daha Jungkook. "Geliyorum." dedim tuvalete ilerlerken. Sesim acınasıydı.
Berbat görünüyordum. Topladığım saçlarım dağılmış, gözlerim kızarmıştı. Jungkook'a bunu gösteremezdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
it's time to go | JJK
Fanfiction"Herkesin Yakışıklı Prens'i vardır!" diye söylendi bir kez daha. Kollarımı göğsümde birleştirdim. "Benim prenslere ihtiyacım yok." Gözlerinde karanlık parıltılar dolaşıyordu, vazgeçmeyecekti. Bir çırpıda ranzanın üstündeki yatağından indi ve benimki...