A.T.▪ 27 : "Sonsuza dek yoldaş"

9.6K 402 26
                                    

BÖLÜM 27 - "Sonsuza dek yoldaş"

"Kıpırdamadan dur, tamam mı?" Arda'ya ters bir bakış attım. "Ne yapacağımı düşünüyorsun? Dikişlerim alınırken amuda kalkacağımı mı?" Arda, başını iki yana sallarken önüme gelen bir tutam saçı üfleyerek yüzümden uzaklaştırdım. Doktor, geldiğinde, uzanmamı istedi. Ayakkabılarımı çıkararak uzandığımda, bir yerlerden Oktan'ın sesini duydum.

"Ne demek tüm çikolataları yedim?" Buna güldüğümde, Arda bana öfkeli bir bakış fırlattı. "Yerinde dur, Elit."

"Tanrım, kes sesini." Doktor, bitti dediğinde, daha başlamadığını düşünmüştüm. Doktor gittikten sonra ilk yaptığım şey, duşa girmek olmuştu. Tanrım, tam bir haftadır sadece saçlarımı yıkıyordum ve boynumdan aşağısını kesip atasım geliyordu. Sıcak su, üzerimdeki tüm kiri ve yorgunluğu alıp götürürken çözünüyor gibi hissediyordum. Ben kesinlikle bir su insanıydım fakat inat gibi yazı sevmezdim.

Aramis hala uyanmamıştı, doktorlar ona zaman tanımamızı, hayati tehlikeyi atlattığını söyleyip duruyordu ama onun için endişeliydim.

Tamam, bir gerçek. Asıl endişeli olduğum kişi Aramis değil, Savaş'tı. Eğer Aramis'e bir şey olursa tabii ki üzülürdüm fakat Savaş için bu doldurulamaz bir kayıp olurdu. O gece, kollarımda, Aramis için ağladığında aslında aralarındaki bağı ne kadar küçümsediğimi fark etmiştim. Boşa söylenen 'kardeşim' laflarının hakim olduğu bir arkadaşlık değildi onlarınki. Onların ilişkisi zor anlarda birbirlerinden başka yaslanacak kimsenin olmadığı zamanlardan kalan bir hediyeydi onlar için ve Savaş'ın bu kaybı yaşaması demek; hayatta ailesi olarak gördüğü tek kişinin yok olması demekti.

Biliyordum ki kaç yaşına gelirsem geleyim, annemin ve babamın gözünde küçük bir çocuk olarak kalacaktım. Ve yine biliyordum ki, Savaş asla bir çocuk olamamıştı. Onu, küçük bir çocuk olarak görecek kimsesi kalmamıştı ve Aramis'i kaybederse...

Bunu düşünmek bile istemiyordum. Onun yüzündeki o karamsar ve korku dolu ifadeyi her görüşümde, ki, bu artık sık gördüğüm bir şeydi, kalbimin sızladığını hissediyordum.

Bunu unutmaya çalışıyordum.

Banyodan çıkıp odama girdiğimde, gördüğüm bir siluet nedeniyle küçük bir çığlık attım. Amar, kollarını göğsünde çaprazlamış bir şekilde odamda dikiliyordu. Onların, karşı dairede olması gerektiğini bildiğimden kaşlarımı çattım. Ayrıca, üzerimi değiştirmem gerekiyordu ve şu anda özel mülkiyet hakkımı elimden alıyordu.

Kaşlarım daha da çatıldı.

"Üzerimi değiştirmem gerekiyor." Amar, duruşunu bozmadan konuştu;

"Benimde seninle konuşmam gerekiyor." Başımı sallarken ilerledim. "Üzerimi değiştirdikten sonra seni kimse alı koymayacak." Amar, başını hafifçe yana eğip kaşlarını kaldırdı.

"Şu anda da beni alı koyan bir şey yok." Dedi, ona şaşkınlıkla baktım. "Ah, evet, var." Dedim ve tekrar başımı sallarken devam ettim, "üzerimde sadece havlu var!"

"Bunu görüyorum."

"Fazla gördün. Dışarı çık!" Elimle kapıyı gösteriyordum. "Bu, acil." Başımı ona çevirdiğimde kendimi küfretmemek için zor tuttum. "Tanrım, sadece beş dakika. Üzerimi değiştireceğim, çık dışarı!" Amar, kaşlarını çattığında içimden ona sıkı bir yumruk yapıştırmak geçti. Gerçekten bu adam sinirlerimi bozuyordu. Amar, en sonunda başını kaldırıp kapıya yürüdüğünde, kapının çalındığını duydum. Amar, kapıyı açtığında, sinirden tırnaklarımı kemirmek istemiştim.

Aşka TapanlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin