BÖLÜM 17 - "Sessizlik Ve Çığlık. Susmak Ve Küfretmek."
Reklam afişleri çok pahalı değildi, bunu öğrenmiştim. Asıl pahalı olan, reklam panolarıydı. Bu nedenle reklam panolarından vazgeçerek o koca afişleri duvara yapıştırma kararı aldık. Arda'ya hiçbir şey söylemedim. Eğer söylersem yine delireceğini biliyordum.
Aslında... Öyle de olmuştu. Afişleri görmüş olmalıydı. Sosyal medyada ya da bir semtte... Dağılarak, üzerinde gerekli noktalara atıflarda bulunan sloganları ve Çağan'ın resmini taşıyan afişleri elimizden geldiğince yayarak koca duvarlara yapıştırmıştık. Eserimden memnundum.
Fakat Savaş'a gün boyunca ulaşamamam aklımın bir köşesinde daima bedenimi dürtüyordu. Bu nedenle onu, kapıyı açtığımda karşımda görmemle kısa süreli bir şaşkınlık yaşadım. Afişleri görmemişti bu nedenle ona bir şey söylemedim. Bir süre konuştuk ve sonrasını hatırlamıyordum. Uyuyakalmıştık.
Kapının ani çarpılma sesiyle sıçrarcasına uyandım. Benim bu hareketime karşın Savaş oldukça sakin uyanmış ve düşmemem için beni belimden yakalamıştı. Ona endişeyle baktığımda yüzümdeki saçları geriye itip fısıldadı, "Arda'dır. Sorun yok, Elit."
"Lavinia!"
Adeta yerimde sıçradım. Savaş kaşlarını çatarken ona kaşlarımı kaldırarak baktım. "Şu sesi duyuyor musun, Savaş? Bu adam sorunun ta kendisi." Savaş bıkkınlıkla başını iki yana sallarken ondan uzaklaşıp hala salona girmemiş olan Arda'ya ulaşmaya çalıştım.
"Arda?" Mutfak kapısını açtığımda elinde bir kasa bira ile buzdolabının kapısını açmaya çalıştığını gördüm. "Dur yardım edeyi-"
"Sakın tek kelime bile etme!" Aniden yükselen sesiyle kaşlarım çatıldı. Savaş'ın yanıma geldiğini hissettiğimde, ondan güç aldım adeta. "Ne oldu, Arda?" Savaş'ın sorusuna Arda'nın cevabı sadece bir bira açmak olmuştu. İşaret parmağıyla beni gösterirken bir yandan gülüyordu.
Fakat bu gülümseme neşeden uzak bir gülümsemeydi.
"Yanındaki kız..." Dedi, "o yanındaki kız varya? İntihara meyilli gerizekalının teki!"
"Hey, dur orada, bahsettiğin o 'gerizekalı intihara meyilli kız' benim dostum. Neler olduğunu adam gibi anlat işte!" Arda bira şişesini kafasına diktikten sonra bana öyle bir bakış attı ki, o anda anladım.
Gördüğünü anladım ve nedense bu benim umurumda olmadı. O anda zaten bir şeylerin yolunda gittiği söylenemezdi. Hayatım kelimenin tam anlamıyla 'boka sarmış' durumdaydı ve zaten suçluydum. "Ne halt yediğini sanıyorsun sen! Daha hiçbir şey ortada değilken ne bu cesaret! Bana kızıyordun değil mi? Bize kızıyordun; Çağan ve bana. Aynı şeyi sen yapmıyor musun şimdi! Sen beni kaybetmekten korkabiliyorsun fakat benim böyle bir şey düşünmeye ve hissetmeye hakkım yok, öyle değil mi Elit! Bu kadar bencil olmandan nefret ediyorum!" Elindeki şişeyi büyük bir öfkeyle karşı duvara fırlattığında yerimde sıçradım. Savaş, Arda konuşurken geri çekilmiş ve ikimizi kendi halimize bırakmıştı veya sadece Arda'yı kendi haline bırakmak istemişti, bilemiyordum. Arda bana öylece bakıyor ve kendini kontrol altına almaya çalışıyordu.
"Bana istediğin her şeyi söyleyebilirsin ama asla... Asla bana bencil demeye hakkın yok. Yaptığım şeyler..."
"Yaptığın şeyler çok boktan!" Diye bağırdı, Arda sözümü kesip. Kendimi öfkelenmemek için zor tutarken yumruklarımı sıktım. "Kendini adeta hediye paketine sararak eli baltalı bir grup takım elbiselinin önüne attığının farkında değil misin? Bu kadar mı salaksın!" Başımın döndüğünü hissettim fakat bu kırılmış olmamdan kaynaklanmıyordu, hayır. Asla Arda'nın öfkeyle söylediği kelimelere kırılmazdım. Başımın dönmesinin sebebi, öfkeydi. Saf, katıksız bir öfkeyle çalkalanan kanım, midemi bulandırıyordu. "Bitti..." Diye soludu Arda, "bu iş çok uzadı, Elit. Bu gece, teyzem ile amcama her şeyi anlatıyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşka Tapanlar
RomanceKadın ölümdü, Adam ise ölü. • • • NOT: Olaylar ve kişiler tamamen hayal ürünü olup bir distopya kaleme alınmıştır. Olayların gerçek olaylarla bağlantısı sadece benzerlik olabilir. Siyasi ögeler içermektedir, rahatsız olacaklara duyurulur. ...