A.T.▪ 34 : "İşbirliği"

7.7K 344 31
                                    

"Yakarışlar... küçük, acınası ve kısıklar. Kimse duyamaz onları; bazense susturulamazlar. Kimse göremez belki; ama onlar hep oradadırlar."

- Elit Ajun SAĞANAK


BÖLÜM 34 – "İşbirliği"

Saatin kaç olduğundan haberim yok. Olacağını sanmıyorum. Başım, duvara yaslı. İçerisi, idrar kokuyor. Daha ne kadar burada kalmam gerektiğini bilmiyorum. Ne için burada olduğumu bilmiyorum. Bana aynı şeyleri sorup duruyorlar. Onlara verecek bir cevabım yok.

Hesaplarıma göre, üç gündür bu leş kokulu hücredeyim fakat bu, burayı tanımama yetti. Yaslandığım duvarın köşesine bir oyuk açılmış, buradan içeriye ışık sızıyor fakat güneş ışığı olmadığını biliyorum. İlk zamanlar, bunu güneş ışığı sanıyordum fakat hemen sonra, yanımda bir hücre daha olduğunu anladım. Bunu anlamam kolay olmuştu. Benim aksime, neden içeride olduğunu bilen bir adamın, benimle konuşması ile anlamıştım bunu. "Niye buradasın?" Diye sormuştu. "Seni neden attılar buraya?" Başımı çevirip yanıtlamıştım oluktan gelen sesi. "Bilmiyorum."

"Ne demek bilmiyorum?" Diye sormuştu bu defa da. "Ne yaptın, söyle haydi. Burada sır falan olmaz. Herkesin mutlaka bir ayıbı vardır, kardeşim." Gözlerimi kapatıp ne ayıbım olduğunu düşünmüştüm. Biliyordum ki o an söyleyeceğim her şey; ağzımdan kaçan tek bir sözcük bile idam fermanım olabilirdi. Veya çok abartıyordum. Belki de gerçekten çok abartıyordum. "Bilmiyorum, dedim." Diye yanıtladım onu yine. "Aman iyi," dedi adam. "Yine de bilgin olsun kardeşim, karanlık odada olduğuna göre suçun boyundan büyük. Beline kadar batmışsın boka, haberin olsun." Titrek bir nefes aldığımda, demirin demire çarpma sesi ile bir anda zıpladım yerimden. "Konuşma yok!" Diye bağırdı bir gardiyan. Bende o gün itibariyle sustum; konuşmadım. Daha sonra bir şey oldu. Bir kadın sesi duydum bu defa.

"Orada biri var mı?" Diye fısıldadı, oluğa doğru. Kendime engel olamayarak oluğa doğru sürükledim bedenimi. "Evet..." Diye soludum. "Evet, ben varım."

"Suçun ne?" Diye sordu, kadın. "Karanlık odadasın, ne yaptın?" Başımı iki yana salladım. "Hiçbir şey. Hiçbir şey yapmadım."

"Bu imkansız,"dedi kadın. "Mutlaka yapmalısın. Ağır... Çok ağır olmalı. Cezan ne? Ne kadar yatacaksın burada?"

"Bilmiyorum." Dedim yine. "Bilmiyorum."

"Bak sana bir şey söyleyeyim..." Dedi kadın. "Ayağını seke seke yürüyen bir asker var burada. Ayak seslerini dinle; anlarsın muhakkak. Paran var mı?"

"Yok."

"Olsun... Olsun borcun olur. Su vermez, tuvalete çıkarmaz bu namussuzlar seni. İste ondan; yalvar biraz alçak gönüllüdür o; hemencecik yumuşayıverir."

"Biraz su için kimseye yalvarmam ben." Kadının cık cık sesleri yankılandı, hafif hafif. "Yok kızım, yok. Yalvaracaksın. Gerekirse ellerini öpeceksin burada hayatta kalmak için. Sen bilmezsin. En ufak bir yanlışında basarlar cezayı. Aman ha, sakın deyim dayılanayım deme! Diş bırakmaz insanda bu şerefsizler."

"Dökülsün gerekirse, dişlerim." Diye fısıldadım bende. "Suçum bile belli değil daha, niye buradayım bilmiyorum. Ne cezası verecekler bana?"

"Tokat atarlar." Dedi kadın. "Tokat mı?"

"Tokat, ya. Ayı gücü var bu heriflerde, dedim ya bilmezsin sen. Başın eğik duracak, her dediklerini yapacaksın. Yoksa, alırlar ayaklarının altına. Falakaya yatırırlar; bir de sandalyeye oturttururlarsa, aman deyim! Aman deyim!"

Aşka TapanlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin