A.T.▪ 08 : SIFIR (The Zero)

18.2K 712 29
                                    

BÖLÜM 8 - SIFIR


Sabah, beni uyandıran şey, Arda'nın hırıltılı nefesi olmuştu. Anne ve babamı daireye girerken görmüştüm ve onları arayıp Arda ile bir 'sinema gecesi' yapacağımızı söylemiştim.

Buna sevinmişlerdi çünkü biricik kızları uzun bir zamandır ilk defa arkadaşları ile bir şeyler yapmaya karar vermişti ve bu, kızları için oldukça güzel bir ilerlemeydi. Bunun için itiraz etmediklerini tahmin ediyordum. Sadece iç çekmiş ve 'iyi eğlenmeye bakmamızı' söylemişlerdi. Yine de akşamdan kalma gibiydim. Şakaklarımda oraya yapışıp kalmış iğrenç bir sızı vardı ve midem bulanıyordu. Stresten ve yaşadığımız bu şeylerden dolayı sinirlerim gerilmişti. Bu, vücudumun dengesini de kötü etkiliyor olmalıydı.

Uyumadan önce son hatırladığım şey, Arda'nın yanına kıvrılıp göz yaşlarımı engellemeye çalıştığımdı.

Ve o anda elimdeki reçel kavanozunu açmaya çalışırken ağlıyordum. Ne hoş ama!

Reçel kavanozunu bir kenara bırakıp derin bir nefes alarak sakinleşmeye çalıştım ve ardından tüm öfkemin sebebi sanki o reçel kavanozuymuşçasına yüklendim ve kapak açıldı.

Bazen her şey bilek gücü olmayabiliyordu. Bazen insanlar duyguları tarafından yönetilmeyi 'zayıflık' olarak görmeyi bırakmalıydılar.

Böyle düşünüyordum fakat yaptığım şey bu değildi.

Kahvaltı için gerekli her şeyi hazırladıktan sonra bir tepsiye dizdim ve salona taşıdım. Arda, uyanmıştı ve ifadesiz bakışlarını asma tavana dikmişti. Beni görünce bakışlarındaki ifade değişimi görülmeye değerdi. Tepsiyi masaya bırakıp ona döndüm.

"Arda..." Dedim onu nasıl oturur pozisyona getireceğimi düşünürken. Bir şey söylemek için ağzını açtığı sırada öne atıldım ve kolunu tuttum.

"Oturmalısın." Dedim kaşlarımı kaldırarak. "Bunu yapmam için bana yardım et şimdi." Başını salladı, ardından canı acımış olmalıydı ki, yüzünü buruşturdu. Onu en az incitecek pozisyonda kollarımı beline doladım ve yarasına dikkat ederek onu biraz kaydırdım. İnlemesine kulak tıkamak zordu fakat başarmıştım. Tepsiyi kucağına koyduğumda tekrar yüzünü buruşturdu.

"Hiç iştahım yok, Lavinia." Kaşlarımı çattım. "Ah, evet. Sana ödeteceğimi söylediğim tüm o anlarda işte bundan bahsediyordum." Dedim teslim olmuş yüzüne bakarken. "Şimdi, işimi zorlaştırma."

Odama kapandığım ve adeta açlık grevine girdiğim o anlarda, Arda bir şekilde beni yakalar ve zorla bir şeyler yedirirdi.

Ona, bunu ödeteceğimi söylerken alay etmiyordum. Eğer, acı çekmeseydi ve ben tam anlamıyla bir enkaza dönüşmüş olmasaydım onun zorla söylediğim şeyi yapmaya çalışması bir diğer deyişle sözümü dinlemesi zevkli bile sayılabilirdi fakat her şey açıktı işte; o acı çekiyordu ve ben tam bir enkazdım. Eli, yavaşça bandajlı büyük yaranın üzerinde dolaşırken, "ne zamandır uyuyorum?" Diye sordu. Ona kısa bir bakış atıp tepsiyi aldım ve ayağa kalktım. "Dün saat beş buçuktan bu yana uyuyorsun fakat bilincini kaybedip kaybetmediğini-" Sözümü keserek beni şaşırttı. "Hatırlıyorum."

Başımı sallayıp mutfağa gittim ve ağrı kesici, kas gevşetici ilaçları ve bir de ateş düşürücü şurubu aldıktan sonra tekrar salona döndüm.

Arda, masanın üzerindeki kumandaya uzanmaya çalışırken düşmesine yakın onu yakaladım ve yerine yerleştirdim. Nefes nefese kalmış bir şekilde başını geriye attı ve gözlerini kapattı.

Aşka TapanlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin