BÖLÜM 1 - Sırça Kader
Çağan'ı on yaşımdan beridir -üçüncü sınıftan bu yana- tanırdım. Gözlerimi, Arda'yla açmıştım. Seven üç yılımdı; kampüsün dışında, girişteki turnikeler önünde tanışmıştık onunla daha ilk günden. Melis, son bir yıldır vardı, hayatımızda.
Yeşim ise, yirmi üç yıllık hayatımın ilk on yılı boyunca buradaydı.
Burası, benim zihnimdi. Tüm renklerin, tüm zevklerin, tüm kokuların ve seslerin dans ettiği o ışıklı dans pisti işte buradaydı. Tam ayaklarımın altında. Arka planda çalan çalgı ve müzik, zaman zaman değişirdi. Çoğu zaman bir senfoni orkestrası kadar geleneksel; bir davul zurna kardeşliği kadar alafrangaydı!
Ve şimdi, tüm bu algılar bir olmuş üzerime yağıyordu. "Ne olmuş?" Diye sordum, Çağan'ın yanına gidip. Kantinci Süleyman Ağabey'in yanından henüz gelmişti. "Son sınıflar olay çıkarmışlar dedi sadece." Dedikten sonra, Arda'yı kalabalıkta seçen gözleri büyüdü; ona seslendi. "Arda!" Arda, bize yaklaştığında, uzattığım koluma tutunup kendini kalabalığın içerisinden çekip çıkardı. "Ne olmuş?" Diye sordum, ona da. Söyledikleri, Çağan'ın söylediklerinden daha detaylıydı. "Geçen hafta, sahile vuran kadın cesedini hatırlıyor musunuz?" Onu onayladık ve devam etti. "Yaklaşık bir hafta öncesinden açıklanmış kimliği. Burada öğrenciymiş, ismi Neşe... Hukuk öğrencisiymiş; ikinci sınıf. Katilleri geçen gece yakalanmış fakat bu sabah delil yetersizliğinden salmışlar." Kanımı donduran bu haber sarsmıştı beni. Arda, devam ediyordu. "Arkadaşları, kapının önünde bir anda sloganlar atmaya başlamışlar. Kalabalık gittikçe çoğalmış, sonra kendi aralarında çatışmışlar sanırım..." Durup soluklandı. "Polisleri çağırdılar, birazdan gelirler. Karışmayın sakın kalabalığa! Olay çıkacak yine..." Gözlerimi, kalabalığa çevirdim.
Demek Neşe ha? Hukuk öğrencisi. Hem de bu kampusta! Demek delil yetersizliğinden salmışlar katillerini...
"Baksana..." Diye mırıldandı, Çağan. "Nasıl büyüdüler birden! Haydi, içeriye girin, Elit. Arda! Haydi, kardeşim." Kaşlarımı çatıp suratına baktım. Yenilir yutulur şey değildi şu olan, koca kampus kazan kaldırıyordu da, o bizden içeriye girmemizi mi istiyordu? Hem de kendisini hesaba katmadan? Asla! Biliyordu beni, bu nedenle dikmişti gözlerini gözlerime işte. Koca bir korna sesiyle zıpladık yerimizde; Çağan'ın gözleri kalabalığın içerisinde dolaştı, bir noktada durdu ve küfretti sessizce. Baktığı yöne baktım. Kıvırcık siyah saçlı bir çocuk, sarışın bir kadını korumaya çalışıyor, onu kalabalıktan uzaklaştırmaya çabalıyordu. Ben daha ne olduğunu anlamadan, koca zırhlı akreplerin uzaktan üstümüze geldiğini görmemizle, Çağan'ın kalabalığa doğru koşması bir olmuştu. Arkasından ismini çağırarak, koluna asılmaya çalıştım fakat o kadar hızlıydı ki, yakalayamadım onu. Arda, kolumdan tutup beni çekti fakat onun da bir gözü Çağan'da, yani kalabalıktaydı. Ağzına geleni sayıyordu, şu koca gürültünün içerisinde. "Burada bekle, sen!" Deyip, kalabalıkta gözden kayboldu, en sonunda.
Kendilerini mi kandırıyorlardı yoksa beni mi? Elbette yerimde durmayacaktım, tanırlardı beni. Yine de o hengamede akıl ermezdi, biliyordum. Bu nedenledir ki, kendimi kalabalığın içerisinde bulduğumda, bir anda tüm idrak gücümün parıltılı bezlerle sıvandığını hissettim. Bağıran her bir kişi, kulağımın en içine doğru bağırıyordu sanki. Sanki, tüm bu kargaşanın kalbinde yatan bendim... Oysa Neşe'ydi biliyordum. İçim, tarifi olmaz bir ateşle çalkalanıyordu, ne zamandır bağırdığımı bilmeden bağırıyordum onlarla beraber. Ellerinde, Neşe'nin resimleriyle öyle hiddetli, öyle dolu ve tehlikelilerdi ki kaptırmıştım kendimi.
Fotoğrafı o kadar tanıdıktı ki, Neşe'nin, gözlerim yandı. Kim bilir belki kaç kere yolda görüp de selam vermiştik birbirimize? Kaç kere bilmeden sırt sırta oturmuşuzdur? Bilinmezdi ki. Kimse bilemezdi. Ve işte benim sesim de katılmıştı o sesler korosuna.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşka Tapanlar
RomanceKadın ölümdü, Adam ise ölü. • • • NOT: Olaylar ve kişiler tamamen hayal ürünü olup bir distopya kaleme alınmıştır. Olayların gerçek olaylarla bağlantısı sadece benzerlik olabilir. Siyasi ögeler içermektedir, rahatsız olacaklara duyurulur. ...