BÖLÜM 14 - Onlar
Bedenimin derinliklerinde aradığım ruhumu bulmam her zamankinden zor olmuştu o gece. Yalnız hissediyordum belki biraz daha fazla. Soğuktu oturduğum şilte, ilk defa bana itici gelmişti soğuk.
Kırmıştı bu beni, diğer her şey gibi.
Derin bir nefes aldım belki rahatlatır diye benliğimi fakat bu da işe yaramayına ayağa kalkıp hücrenin içerisinde dolanmaya başladım.
Ne kadar olmuştu ben buraya geleli? Bir saat mi? Belki. Yine de daha az olduğunu düşünmeden alamıyordum kendimi.
Parmaklıklara yürürken sıkıntı ile yanaklarımı şişirip ardından alnımı soğuk demire dayadım. Henüz ne için burada olduğumu bile bilmiyordum, sadece tahmin edebiliyordum.
Tahminlerim pek iç açıcı değildi.
Ben, beni aydınlatabilecek birini beklerken duyduğum ayak sesleri, tetikte kalmamı sağladı. Karşımda duran yüzü gördüğümde ise yavaşça yutkundum ve elimi kaldırıp, "selam!" Dedim karga gibi sesimle. Daha sonra boğazımı temizleyip yüzüne baktım.
"Ne işin var burada, deli kız?" Diye sordu Deniz. "İsminin anons edilir edilmez geldim ama geç kalmışım. Ne yaptın yine?" Yutkunup gülümsemeye çalıştım yorgun yüzüne bakarken. Esmer yüzü ve gözleri gölgelenmişti adeta. Omuz silkip bakışlarımı etrafta dolaştırdım.
"Bir bilsem." Dedim bakışlarım tekrar ona döndüğünde. "Kimse bir şey söylemiyor, Deniz. Delireceğim! Anne ve babamın bilmemesi gerekiyor fakat bundan bile haberim yok. Birilerini aramak için hakkım var mı? Bak bunu da bilmiyorum." Deniz, isminin aksine simsiyah olan saçlarında gezdirdi elini.
"Bildiğim kadarıyla anne ve babanı aradılar fakat ikisine de ulaşamadılar. Bu konuda endişelenme, hatlarda bir kesiklik var. Ama diğer konuda... endişelenmelisin." Ona sadece baktım. Son zamanlarda herkes bir şeyler konusunda endişelenmemi söylediğinden pek üzerinde durmamıştım bu söylediğinin. "Peki ya diğer konu?" Diye sordum. "Birini arayabilir miyim?"
Deniz etrafına baktı, ardından cebinden telefonunu çıkarıp bana uzattı. Ona şaşkınlıkla baktım. "Bu yasak deği-"
"Kes sesini ve kimi arayacaksan ara, deli kız. Ben dışarıda bekliyor olacağım." Ona minnettarlıkla bakıp teşekkür ettikten sonra ezberimde kalan fakat kimin olduğunu bilmediğim numarayı tuşladım.
İlk çalıştan sonra cevap verdi.
"Alo?"
Savaş. Numarasının neden ezberinde kaldığını sorgulamaya başlamadan hemen önce ona cevap verdim.
"Savaş, ben Elit." Bir süre ses gelmedi hattın diğer ucundan. Daha sonra endişe ile kısılmış bir ses duydum cevaben. "Neredesin sen?" Etrafıma baktım. "Ah, burası bir kafeye benzemiyor." Savaş'ın öfke ile hırladığını duyduğumda yutkunup volta atmaya başladım.
"Tutuklandım ben." Dedim yavaşça. Hattın diğer ucundan bir kırılma sesi duyduğumda yerimde sıçradım. "Savaş?"
"Ne demek tutukladım ben, Elit." Derin bir nefes aldı. "Neredesin şimdi sen? Hangi karakol?" Ona hangi karakol oldğunu söyledikten sonra, bana endişelenmemi söyledi ve ardından telefon kapandı.
Deniz içeriye girmeden önce Arda'yı aradım. "Neredesin sen, Lavinia?" Kaşlarım çatıldı. Böyle birden sorunca ne söyleyeceğimi bilememiştim. "Ne?" Diye sordum yavaşça. Derin bir nefes aldı. "Çantan ve motorun anahtarları ayakkabılığın üzerinde ve kapı açık." Bir süre durdu. "Söyle bana ne işler çeviriyorsun, yine?" Yavaşça yutkundum. "Ben olduğumu nasıl anladın?" Diye sordum. Kaşlarını çattığını tahmin edebiliyordum. Evet, işte böyle yavaş yavaş söyleyebilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşka Tapanlar
RomanceKadın ölümdü, Adam ise ölü. • • • NOT: Olaylar ve kişiler tamamen hayal ürünü olup bir distopya kaleme alınmıştır. Olayların gerçek olaylarla bağlantısı sadece benzerlik olabilir. Siyasi ögeler içermektedir, rahatsız olacaklara duyurulur. ...