A.T.▪ 10 : Güvercin

13.8K 621 32
                                    

                                                  BÖLÜM 10 - Güvercin

Karanlık koridorda yolumu bulmak amacıyla yaktığım cep telefonumun feneri, korkumu yeterince aydınlatamıyordu. Ah, yine elektrik kesilmişti ve babamı ya da annemi uyandırmak istemiyordum. Sadece balkona çıkacak ve şehir ışıklarını gördükten sonra derin bir nefes alacaktım.

Adımımı telefon ışığını tuttuğum zemine attığımda, baş dönmesinin başladığını hissettim. Bu hiç iyi olmazdı. Midemin bulandığını hissediyordum, sırtımdan aşağı süzülen o bir damla ter, beni yeterince ürpertmişti.

Tek istediğim ışıkların yanmasıydı. Ah, Tanrım, o anda tek istediğim buydu. Midemi rahatlatmak adına sırtımı dikleştirdim ve içime büyük bir nefes çektim. Titremeye başladığımı hissediyordum, o ellerin karanlığın içerisinden çıkmasını beklediğim her an biraz daha dibe batıyordum bu nedenle başka bir şey düşünmeye çalıştım.

Garip bir şekilde aklımda beliren yüz, keskin hatlar ve kuzguni bukleler ile çevrelenmiş, iki haftadır ulaşamadığım ve bir türlü mesajlarımı iletemediğim Savaş'ın yüzü olmuştu.

Ona tam iki haftadır, gerçekten, ulaşmak imkansızlaşmıştı ve ona ulaşmayı neden bu kadar istediğimi merak ediyordum.

Kafamda farklı düşünceler su yüzüne çıkıyor ve beni boğmak ile tehdit ediyordu. Balkon kapısına ulaştığımda, bir kapının açıldığını duydum, kalp atışlarım normalden daha hızlı bir hal alırken burnuma, hafızamın bir oyunu olan alkol kokusu çalındı. Midem bulanırken, alkol kokusunun giderek iğrenç bir hal aldığını hissediyordum.

Telefon, elimden kayıp halının üzerine düşerken öğürerek olduğum yerde çöktüm.

"Ajun!"

Babamın sesini duyduğumda içimin biraz rahatladığını fark ettim fakat yine de yeterli değildi. Midemin bulantısı daha da artmıştı ve öğürtülerim tüm evde yankılanıyor gibi hissediyordum. Babamın ışıkları yakmaya çalıştığını tahmin edebiliyordum. Yanıma geldiğinde başarızlığını hissettim. Beni kucağına aldığında, "ışık..." Diye sayıkladım öğürtü ve hıçkırıklarımın arasından.

Sesim nedeniyle kalkan annemde yanıma gelmiş ve babama bir şeyler söyleyip duruyordu. Yaklaşık yirmi dakikadır karanlıktaydım ve daha önce hiç bu kadar karanlıkta kalmamıştım.

Bir yerlerden Arda'nın sesini duydum fakat gözlerimi sımsıkı yummuş ve kesik kesik nefes almaya başlamıştım. Annemin, renkli çamaşırlarda kullandığı parfümlü deterjanın kokusu burunlarıma dolarak midemi rahatlatmış, koku alma duyumu geri kazandırmıştı fakat hala boğazıma sarılacak o elleri bekliyordu, bilinçaltım. "Baba..." Diye fısıldadım gözlerim kapalı iken. Babamın saçlarımı okşadığını hissettiğimde kucağında iyice küçüldüm. Başım ağrımaya başlamıştı. "Buradayım, babacığım. Buradayım..." Kendimi derin bir uykunun ellerine bırakmadan hemen önce alnıma kondurulan küçük öpücük ile tamamen rahatladım.

Sabah kalkmak, tam anlamı ile bir işkence idi. Gözlerimi açtığımda, ilk gördüğüm şey, kırık beyaz tonda tavan olmuştu fakat gördüğüm tek şey bu değildi. Kıpırdamadan tavana bakmaya devam ederken yutkundum ve boğazımın kurduğunu fark ettim. Dilimin bir zımparadan farkı kalmamıştı. Yine de öylece uzanmaya devam ettim. Yanımdaki varlığı yok saydım, sanki onu hiç görmemişim gibi yapmaya devam ettim ve onun da benim uyandığımdan haberi olmadığını biliyordum.

Garip bir şekilde, kabus görmüştüm. Sık sık başıma gelen bir şey değildi bu ve içime işlemişti. Neden kabus gördüğümü bildiğim halde, neden böyle bir kabus gördüğümü sorguluyordum kendimce. Onu düşünmüştüm yine, kesintisiz iki haftadır düşündüğüm gibi.

Aşka TapanlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin