29. Bölüm

298 25 1
                                    

2020

Güneş

Gece İdris'i yatağa yatırmış bende yanına geçmiştim. Kitabımı alıp okumaya başladım. Odanın kapısı açılıp içeri Salih girdiğinde şaşırmıştım. Ayağa fırlayıp Salih'e sarıldım. Salih sessizce kulağıma fısıldadı.

"Bahçeye çıkalım mı?"

Elinden tutup aşağıya inip bahçeye çıktık.

"Sevgilim, iyi misin?"

Kafasını iki yana sallayıp ağlamaya başladı. Babasının katilini bulmuş muydu acaba.

"Vurdu babamı."

Bulmuş, hatta izlemiş bile. 

Sarılıp sırtını okşamaya başladım.

"Katilin kim olduğunu biliyorsun. Ne yapacaksın şimdi? Abilere, Yamaç'a söyleyecek misin?"

Salih dediğimle suratını buruşturmuş tekrar ağlamaya başlamıştı.

"Sevgilim ne oluyor?"

"Güneş!"

"Aşkım."

"Canım çok yanıyor. Ben ne yapacağım bilmiyorum. Bana yardım et sana yalvarırım."

"Salih bi dur. Yalvarma sevgilim. Sen bana anlat ben sana yardım ederim."

"Şimdi değil. Şimdi oğlum ve seninle uyumak istiyorum."

"Tamam gel."

Salih'in elinden tutup odaya çıktık. İdris'i ortamıza alarak yatağa uzandık. Salih oğlunun yanağını okşamış, başından öpmüştü. Bana baktığında burukça gülümsedim. Sakallı yanağını okşadım, elimden öpünce gözümden bir damla yaş düştü. Salih görmeden sildim.

Canı yanıyordu ve ben bir şey yapamıyordum. Acısını alamıyordum. Sabaha kadar ne Salih uyudu ne de ben. İkimizde gözlerimizi kapatmamıştık. Sabah İdris uyanmış, babasını gördüğünde üstüne atlamıştı. İkisi hasret giderirken yataktan çıkıp mutfağa inip, İdris'in kahvaltısını hazırlamaya başladım.

Salih kucağında İdris ile yanıma gelmişti. Ben kahvaltısı hazırladığımda Salih de yedirmeye başladı.

Sultan anne mutfağa girdiğinde Salih'i görmesiyle duraksamış sonra yanımıza gelmişti.

"Hoş geldin Salih."

"Hoş bulduk Sultan hanım."

Anneme kahvaltısı hazırlamaya yardım etmiştim. İdris salonda oyun oynarken bizde kahvaltı ediyorduk. Koçovalı kardeşler buradaydı sadece bi Yamaç yoktu.

Kahvaltıdan sonra İdris'i annemlere bırakmış Salih'le dışarı çıkmıştık. Daha önce benim kaldığım eve gelmiştik. Burası halen benimdi. Eşyalarım duruyordu.

Salih'le koltuğa oturduk. Ona doğru döndüm.

"Hadi seni içini yeyip bitiren şeyi anlat."

"Ben öyle bir şey izledim ki. Ne yapacağımı? Ne hissedeceğimi? Nasıl hareket edeceğimi bilmiyorum."

Salih'in ellerinden tuttum.

"Ne... Ne gördün?"

"Babamın vuran kişiyi.."

Tanıdık birisiymiş gibi hissediyordum. Umarım yanılırım.

"Kim?"

Korkarak sormuştum bu soruyu.  Salih yutkunmuş kafasını eğmişti.

"Babamı vuran...."

Kafasını kaldırıp dolu gözlerle bana bakmış fısıldamıştı. Ağzından çıkan isimle ağzım açık kalmıştı.

"Yamaç!"

<•••>

Perestiş -Salih KoçovalıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin