"Chaeyoung! Siyah tişörtümü bulamıyorum!"
Chaeyoung, saatlerdir kapatmaya çalıştığı ama bir türlü kapatamadığı valizin üstüne oturup kan ter içinde kalmış elleriyle fermuarı kapattı. Sabahtır valiz hazırlıyorlardı ve daha yolun başında olmalarına rağmen oldukça yorulmuşlardı.
"Dolapta 2. rafa bak!"
Bir süre Jungkook'dan ses gelmeyince tişörtünü aradığını anlamıştı. Bu huyundan asla vazgeçemiyor diye söylendi Chaeyoung. Sürekli eşyalarını etrafa atar, işi düştüğü zaman da evin altını üstüne getirirdi.
"Ya bulamıyorum işt- Buldum!"
Chaeyoung, Jungkook'un sanki zafer kazanmışçasına sevinen sesiyle nefesini vererek güldü. Bazen yaptığı hareketler ona gayet komik geliyordu ve eğlendiriyordu.
"Tişört tamam. Pantalon tamam. Makyaj malzemelerim...o da tamam."
"Kendi kendine mi konuşuyorsun?"
Jungkook'un gittikçe yaklaşan sesiyle Chaeyoung oturduğu valizin üstünden kalkıp merdivenlerden inen Jungkook'a bakış attı. Az önce saatlerdir aradığı siyah tişörtünü giyimiş, hızlı hızlı giyindiği için saçları dağılmış gözüküyordu ve ne yalan söyleyebilirdi ki, çok tatlıydı.
"Kontrol ediyorum. Ya bir şey unutursak?"
Jungkook 'saçmalama' diyormuşçasına alaylı bir ifade takınarak Chaeyoung'un yanına kadar geldi ve karşısındaki koltuğa kendini fırlatırmış gibi oturdu.
"Unutmayız. Rahat ol. Hem...unutursak ne olur ki?"
Jungkook'un gayet rahat ifadesi ve konuşma sesiyle Chaeyoung'un aklına bazı anılar getirmiş ve sinirle karşısındaki koltuğa oturup ona dik bakışlar göndermesine neden olmuştu.
"Ne mi olur? Tayland'a gittiğimiz günü ne çabuk unuttun!"
Jungkook Chaeyoung'un söylediği şeyle yayıldığı yerden kalkıp sırtını dikleştirdi.
"Hey! Bana hatırlamamıştın bile!"
Chaeyoung, hatırladığı şeyle yeniden gözlerini devirip bakışlarını halıya çevirmişti. Tayland'a iş için gittiği günlerde tişörtleri sığmadığı için ayrı bir valize koymuşlardı ve o valizi evde unuttuklarını uçağın Tayland'a inmesine 10 dakika kala hatırlamışlardı. Yanında sadece üstlerinde giyidikleri tişört olduğu için yol yorgunu bir şekilde Tayland'ı didik didik gezip birkaç tişört almışlardı.
"Sana unutmamak için kapının önüne koyalım demiştim."
"Tanrı aşkına şu konuyu daha fazla uzatmayalım. Tamam bu sefer kapının önüne koyarız tamam."
Chaeyoung, Jungkook'a zafer gülüşlerini gönderirken yerinden kalktı ve yerde yatan ağır valizi zar zor kaldırdı. "Hadi. Bu da hazır bu da kapının önüne koyalım."
Jungkook kafasıyla onaylayarak oturduğu yerden kalktı ve valizi ittirerek kapıya doğru götürmeye başladı. Her şeyin çok güzel olmasını istiyordu Chaeyoung. Bol bol gezmek, bol bol eğlenmek istiyordu. Haliyle ihtiyacı olabileceğini düşündüğü bütün her şeyi sırtlamış, valizlerin içine doldurmuştu.
"Daha kapının önüne koyacağım bir şey var mı?"
Uzaktan gelen sesle Chaeyoung belini tutup ovaladı ve kendini koltuğa attı. "Hayır yok. Sadece sırt çantamı dolduracağım o kadar. Her şey bitti."
"Tamam o zaman. Dinlenelim."
Jungkook Chaeyoung'un yanına gelerek az önce kalktığı koltuğa yeniden oturdu ve eliyle yan tarafını pat patladı. "Gel sende otur."
Chaeyoung bir şey demeden yanına otururken eline yan tarafındaki kumandayı aldı ve televizyonun açılması için kumandaya basarken, bir yandan da oturduğu yerde kafasını Jungkook'un omzuna koydu.
"Nerede kalacağımızı ayarladın mı?"
"Hayır."
Chaeyoung anlamayıp kaşlarını çatarken kafasını kaldırdı ve Jungkook'a baktı. "O nasıl oluyor ya? Nerede kalacağız o zaman?"
Jungkook gayet normal bir şey söylüyormuş gibi omuz silkip televizyonu izlemeye devam etti. "Ayarlarız. Rahat ol."
"Senin şu rahatlığın beni öldürüyor Jungkook."
Jungkook sırıtarak gülerken alnını -Chaeyoung'la yan yana oldukları için yan profilini görüyordu- Chaeyoung'un omzuna yaslayıp gözlerini kapattı. "Öpeyim mi bir kere?"
"Gerçekten soruyor musun?" Jungkook kafasını kaldırır kaldırmaz yanağını uzattı. "Öp."
"Oradan bahsetmiyordum." Uzattığı yanağını es geçip yüzünü kendisine çevirmesine neden oldu. "Ve sende gayet neyden bahsettiğimi biliyorsun."
Chaeyoung hafifçe sırıtmasından sonra gayet ciddi bir ifade alıp ona bakmayı sürdürdü. Tabiki neyden bahsettiğini gayet de anlıyordu.
"Acaba diyorum ki, Japonya'ya gitmesek. Evde mi kalsak?"
Chaeyoung hafifçe gülümserken, ikisinin de birbirinin gözlerinin içine bakması Chaeyoung'u biraz olsun heyecanladırıyordu. Tabi, Jungkook'un da ondan pek farkı yoktu.
"Olur."
Jungkook, hafifçe sırıtırken, Chaeyoung'un aklına Yoongi gelmişti. Jungkook'a Yoongi'den bahsetmeyi unutmuştu. Sırası değildi ama, söylememe gibi bir düşüncesi zaten yoktu.
"Dün Yoongi mesaj attı. Taehyung'un kardeşi."
Chaeyoung'un konuşmasıyla Jungkook'un yüzü meraklı bir hal almış, az önceki tüm yüz ifadesinden kurtulmuştu.
"Hani Lisa'yla Taehyung'un işbirlikçisi?"
"Evet. Lisa ve Taehyung'un bulunması için yardım etmek istiyor."
Kolları arasından kurtulup ayağa kalktı ve telefonunu eline alarak Yoongi'yle olan mesajlaşmalarını açtı. "Onu Tzuyu'ye yönlendirdim. Bizimle muhattap olmasını istemiyorum. Ona güvenmiyorum."
Jungkook Chaeyoung'un elinden telefonu aldıktan sonra bir süre konuşmadan mesajları okudu. Chaeyoung'a hak vermişti. Katilin kardeşiydi ve bir insanın kardeşini ele vereceğini düşünmüyordu.
"Haklısın. İyi yapmışsın."
Chaeyoung gülümseyerek telefonu elinden alacakken, telefonun üst kısmına gelen bildirimle ikisinin de bakışları oraya kaymıştı. Chaeyoung merakla mesajı açarken, gördüğü şeyle ikisinin de gözleri birbirlerini bulmuştu.
Tzuyu: Unnie
Tzuyu: Lisa'yı bulduk!
Tzuyu: Onu karakola götüreceğiz, bize Taehyung'un yerini söylemesi için zorlayacağız.
***
Votelerinizi bekliyorum<3
Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi alabilir miyiimm?
Bu günlük bu kadar olsun. Kendinize iyi bakın^^
~Roseline
ŞİMDİ OKUDUĞUN
retrouvailles ❧ Rosékook
FanficJungkook, oğlunun ölmesinde eşi Roseanne'i suçluyordu. [rsk] family fanfiction [Devam ediyor] Yooxies_Is_Roseline |2021|